EVLAD-I FATİHAN’IZ BİZ! DEĞERLERİMİZİN KIYMETİNİ BİLİR, ÖLÜMÜNE SAVUNURUZ!

Yunanlı “aydın” ve gazetecilerle zaman zaman sosyal medyada tartışıyoruz. “Türkiye’deki gazetecilere ve azınlıklara haksızlık yapıldığını söylüyorsunuz da, Batı Trakya’daki Türklere ve gazetecilere yapılan haksızlıklar konusunda neden aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz?” deyince kızıyorlar ve “Madem bu ülkede hiç Yunan hissetmiyorsun ve Yunanistan’da rahat değilsin, Türkiye’ye git orda sana serbestlik verirler, tabii facebokta özgürce yazmana izin verirlerse” diyerek çirkinleşiyorlar.

 

Yunanistan’da Batı Trakya Türk Azınlığı başta olmak üzere ülkedeki Makedon, Arnavut, Ulah, Gagavuz azınlıklarına ve Müslüman göçmenlere yapılan haksızlıkları hatırlattığım sözde demokratlar, “beğenmiyorsan defol git!” diyorlar. Ben de onlara: Bir yere gitmem, hoşunuza gitmiyorsa siz gidebilirsiniz. Burası benim vatanım ve en az sizin kadar severim. Ne bu vatan, ne de burada yaşama hakkı sizin takdirinizde değildir. Bu memleket, demokrasi ve insan hakları kimsenin malı değildir. Bunlar insanlığın ortak değerleridir.” diyorum.

 

Hakikati söylediğim için bana daha kızıyorlar, küfrediyorlar ve hatta ölümle bile tehdit ediyorlar. Bunların demokratlığı bu… Avrupa’nın çarpık demokrasisi veya çarpık Avrupalıların demokrasisi… İkisi de çarpık. Avrupalılığın özü olduğunu iddia eden Yunanistan’daki çarpık zihniyetliler demokrasiden dem vururlar, ama işlerine gelmeyince demokrasiyi unuturlar. Demokrasiyi, artık sadece kendinden olmayanlara yönelik bir baskı aracı olarak kullanıyorlar. İnsan haklarının anavatanı ve en iyi uygulayıcısı olduklarını iddia ediyorlar. Öyle ki, neredeyse “Bunun mucidi biziz, patenti bize ait, kullanmak isteyen bizden izin almalı.” diyecek duruma gelmişler.

 

Yunanistan’da yaşıyoruz diye Türk ve İslam kimliğimizden neden vaz geçmek zorunda olalım ki? Bu nasıl bir kafa yapısıdır? Anlıyoruz ki, Hitler ölmemiş. Medeni geçinen ırkçıların zihninde, siyasetinde, kültüründe ve hatta günlük hayatında yaşıyor. Bu mantığa göre, gurbette yaşayan Yunanlar da yaşadıkları ülkenin baskın milliyetine ve kültürüne göre mi değişmeli? Türkiye’deki Patrik ve Rumlar Türk mü hissetmeli? Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yunanlar kimliklerinden, kültürel değerlerinden vaz mı geçmeli? Sorsanız “hayır” derler. Tabii ki hayır. Ama onlara gelince “hayır”, bize gelince “evet”.

 

Bize göre, kişi neyse ve neyi tercih ediyorsa onu hisseder. Doğrusu budur. İnsan neyse, o olmalı… Onun bunun beklentisine veya baskısına göre bukalemunluğa/münafıklığa zorlanmamalı. Nerede yaşarsa yaşasın fark etmez. Kişi ne hissediyorsa, kendini nasıl tanımlıyorsa, odur ve ona saygı duyulmalı. Yeter ki, bulunduğu ülkede kimseye zarar vermesin ve elinden geldiğince, imkânlar dâhilinde oraya faydalı olmaya çalışsın.

 

Dolayısıyla hangi kimlik bilincine sahip olursak olalım, vatandaşı olduğumuz ülke yine bizim ülkemiz ve ona da vatandaşlık bağıyla bağlıyızdır. Batı Trakya’da yaşayan Türkler olarak biz böyleyiz. Buna göre, vatandaşlık görevlerimizi yerine getirir kanunlara uyarız. Tabii insan haklarına aykırı olmadıkları sürece. Bu anlamda aykırı bir durum söz konusu olduğunda, onu düzeltmek için tepkimizi en demokratik bir şekilde gösterir, çareler ararız.

 

Hak arama yolunda bin bir engelle karşılaşsak da, arada bir dayak yesek de, Lozan’dan beri haklarımız çiğnense de, bizler dişimizi sıkar, tevekkül ederiz. Bizlere bu yüzden dünyanın en uysal azınlığı derler. Uysalız tabii, ama koyun gibi güdülmeyi de asla kabul etmeyiz. Çünkü karakterimiz buna müsait değil. Binlerce yıllık şerefli bir tarihin bizlere yüklediği hafıza ve zengin kültürel genlerimiz buna izin vermiyor.

 

Batı Trakya Türk Azınlık mensupları olarak bizler ülkemizi severiz. Vergimizi etnik Yunanlara göre çok daha muntazam öder, vatani görevimizi yaparız. Gerekirse hiç tereddüt etmeden İkinci Dünya Savaşı’nda Faşist İtalyanlara ve Nazilere karşı dedelerimiz gibi ülkemiz için savaşır, şehit oluruz. Ama bu böyledir diye, bizi kimse değerlerimizden, kazanılmış Azınlık Hakları’mızdan vaz geçiremez.

 

Biz, Yunanistan’da uluslararası anlaşmalarla garantörümüz Türkiye tarafından bırakılmış ve hakları uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış resmi statüye sahip bir azınlığız. Bu azınlığın adı da: Batı Trakya Müslüman Türk Azınlık’tır. İşte o kadar…

 

Bizim ne olduğumuz, bizi biz yapan kimliğimiz, bizim bileceğimiz bir iş ve kullanacağımız bir haktır. Bu hakkımızı kimse çiğneyemez, çiğnetmeyiz. Değil vatanımız Yunanistan, tabiri caizse anavatan Türkiye bile bizi kimliğimizden vaz geçiremez. Çünkü bizler, Osmanlının çekilmesiyle Balkanlarda sahipsiz kalmış, adeta kaderine terkedilmiş mazlum ve yetim bir halde milli ve manevi değerlerimize sarılarak imanımızla ayakta kalmayı başarmış Evladı Fatihan’ız. Bu nedenle değerlerimizin kıymetini iyi bilir ve ölümüne savunuruz.

 

Bizim ülkemize olan bağlılığımızı ve vatan sevgimizi sorgulamak kimsenin haddine değildir. Vatanımızı severiz, ama anavatanımızı da unutmayız. Bu tabii gerçekler böyle kabul edilmeli ve saygı gösterilmelidir. Bunu beşeri hiçbir güç değiştiremez.

 

Son dönemde iktidarda kalma karşılığında SİRİZA’nın, Batı Trakya ve Türk (Azınlık) politikasını ortağı aşırı sağcı ANEL’e teslim etmesinden sonra, Azınlığın bütün milli ve dini kurumlarına yönelik baskılar artmaya başladı. Türk ve İslam düşmanlığıyla beslenen ANEL, yukarıda zikrettiğim değerlerimizi yok sayarak bizleri sindirmek için elinden geleni ardına koymadı. Diyebilirim ki, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Cunta döneminde bile görmediği baskı ve haksızlıklara maruz kaldı. Millet gazetesinin sahibi ve bir gazeteci olarak yazar arkadaşlarımla birlikte azınlığımıza yapılan haksızlıkları eleştirdiğimiz için azınlık tarihinde görülmemiş para ve hapis cezalarına çarptırıldık. Son olarak Yunanistan’ın anlaşmalara aykırı bir şekilde azınlığa dayattığı müftüleri eleştirdiğimiz için 24 ay hapse mahkûm edildik.

 

Netice ortada… Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı, dernek lokalinde bulunan ve üzerinde “Türk” ismi geçen levha nedeniyle ifade vermek üzere polise çağrılıyor. İskeçe ve Gümülcine’nin halk tarafından seçilmiş gerçek müftüleri, müftülük makamını ve sıfatını gaspetmek suçundan ifade vermeye çağrılıyor, davalar açılıyor ve cezalandırılyor. Seçilmiş müftülüklere bağlı halkın seçtiği imamlar medyada terörist gibi gösteriliyor. Derin devletin Avrupa’ya kaçan FETÖ’cülerle birlikte hazırladığı komplolarla bu imamlar hedef gösteriliyor. FETÖ’cü gazeteciler televizyon kanallarına bağlanarak halkın seçtiği müftü ve imamların Türkiye tarafından silahlandırılarak Batı Trakya’da silahlı saldırılara hazırlandıklarını söylediler. Ardından kendilerinin koyduğu silahlarla, halkın seçtiği müftülere bağlı camilere polis baskın düzenleyerek imamları ve onların arkasında namaz kılan soydaşlarımız terörist gibi gösterildi. Azınlık, bu şekilde korkutulmak, sindirilmek ve hizaya getirilmek isteniyor. Bu tehdit ve baskılara karşı direnen ve azınlığın yanında yer alan basın da benzer yollarla “yola getirilmek” isteniyor. Haksızlıklara boyun eğmeyen milletinin sesi Millet Gazetesine açılan davalar işte bu şantaj ve baskı politikasının bir parçasıdır.

 

Mesele, azınlığın özgür iradesiyle dinini ve kültürünü yaşamasına izin verilmek istenmemesidir. Çünkü bu kültür, Türk ve İslam kültürüdür. Yunanistan’da bu kültür istenmediği için halkın özgür iradesiyle bu kültürü yansıtan ve yaşatan seçilmiş din adamları ve müftüler de istenmiyor. Bunun yerine fanatik kilise ve derin devletin ürünü olan suni bir Yunan Müslümanlığı millete empoze edecek güdümlü müftüler dayatılıyor. Okullarda da azınlık öğrencilerini değerlerinden uzaklaştıracak ve hatta nefret ettirecek güdümlü öğretmenler dayatılıyor. Milleti değerlerinden ve anavatan Türkiye’den koparacak basın organları destekleniyor.

 

Bütün dünya bilsin ki, toplum olarak bu güne kadar haksızlıklar karşısında nasıl yılmadıysak, eğilmediysek, bundan sonra da Allah’tan başka hiçbir güç karşısında eğilmeyiz. Özellikle de demokrasi adına diktatör ülkelere ve padişahlara karşı direndiğini iddia eden sözde özgürlük savaşçısı terör örgütleri PKK ve FETÖ ve destekçilerine asla boyun eğmeyiz.

 

Zalimlerden ve onlara alet olanların şerrinden Allah’a sığınırız!

 

SPOTLAR:

 

Yunanlı sözde demokratlar, “beğenmiyorsan defol git!” diyorlar. Ben de onlara: Bir yere gitmem, hoşunuza gitmiyorsa siz gidebilirsiniz. Burası benim vatanım ve en az sizin kadar severim. Ne bu vatan, ne de burada yaşama hakkı sizin takdirinizde değildir. Bu memleket, demokrasi ve insan hakları kimsenin malı değildir. Bunlar insanlığın ortak değerleridir.” diyorum.

 

Yunanistan’da yaşıyoruz diye Türk ve İslam kimliğimizden neden vaz geçmek zorunda olalım ki? Bu nasıl bir kafa yapısıdır?

 

Bizim ülkemize olan bağlılığımızı ve vatan sevgimizi sorgulamak kimsenin haddine değildir. Vatanımızı severiz, ama anavatanımızı da unutmayız. Bu tabii gerçekler böyle kabul edilmeli ve saygı gösterilmelidir. Bunu beşeri hiçbir güç değiştiremez.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*