RUMELİ’NİN İSYANKÂR PAŞALARI
Kadir İriş
Araştırmacı Yazar
İsyan, insanlık tarihi kadar eski bir eylemdir. İnsanlar bazen haksızlığa karşı bazen de elindeki gücü hak sebebi sayarak isyan etmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde kuruluşundan I. Dünya Savaşı yıllarına kadar değişik isyan hareketleri meydana gelmiştir. Devletin güçlü olduğu dönemlerde isyan hareketleri anında bertaraf edilmiş; ancak 19. yüzyıl başlarında meydana gelen isyan hareketlerinde ise aynı netice alınamamıştır.
1800’lü yılların başlarında meydana gelen isyan hareketlerinin en önemlileri; Vidinli Pazvantoğlu Osman Paşa İsyanı, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Yanya’da Tepedelenli Ali Paşa İsyanıdır.
Pazvantoğlu Osman Paşa’nın isyanı ile Sırbistan’ın kurulmasına zemin hazırlanmış, Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı ile Mısır elden çıkmış ve belki de dünya tarihinde hiç görülmeyen bir olay da yaşanmıştır. Kavalalı ordusuyla İstanbul üzerine yürürken, Osmanlı Devleti Ruslardan yardım isteyecek ve Kavalalı’nın birçok taleplerini kabul ederek bu isyankâr valinin hedefi olmaktan kurtulmaya çalışacaktır. Neticede Hünkâr Anlaşması ile olay kapanmış fakat Mısır da elimizden çıkmıştır.
Tabi ki ilerleyen yıllarda; Balkan ülkeleri bağımsız birer ülke olduktan sonra (Bilhassa komşumuz Yunanistan ve Bulgaristan) bu asi paşaların hatıralarına özellikle sahip çıkmıştır. Yunanistan Osmanlı’dan kalan eserlerin büyük çoğunluğunu tahrip ederken Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Medrese ve imaretini, evini çok iyi korumuş ve restore etmiş, evinin girişine Yunan ve Mısır bayrakları asmıştır. Hatta daha da ileri giderek Kavala’nın belki de en güzel yerine bu isyankâr paşamızın heykelini dikmiştir. Bulgarlar da buna benzer bir yaklaşımda bulunmuşlardır. Bulgaristan’da bütün Türk eserleri ve mezarlıkları tahrip edilirken Pazvantoğlu’nun konağı olduğu gibi korunmuş, mezarı da meskûn mahal arasında kalmakla beraber günümüze kadar gelebilmiştir.
Bir Osmanlı Valisinin Hazin Sonu: Tepedelenli Ali Paşa İsyanı
Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyıla, taşrada nüfuzu giderek artan yerel güç odakları ile merkezî iktidarını yeniden pekiştirmeye çalışan saltanat arasındaki mücadele damgasını vurmuştur.
Ayan ve eşraf olarak anılan güç odaklarının biri de III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde yaşayan Tepedelenli Ali Paşa’dır. Ali Paşa ve ailesi 1787 – 1821 yılları arasında günümüzde Arnavutluk ve Yunanistan güney ve batı topraklarını oluşturan yörede, tam 35 yıl etkili bir yerel iktidar odağı olmuştur.
Tepedelenli Ali Paşa, Kütahya Mevlevihanesi dervişlerinden Derviş Nazif isimli bir mevlevinin soyundan geliyordu. Paşanın büyük dedelerinden Nazif 1600’lü yıllarda Balkanlara gelmiş ve Arnavutluk’ta Tepedelen (Tepelene) kasabasına yerleşmiştir. Arnavutluk ile kan bağı bulunmayan Ali Paşa’nın sonraki senelerde Tepedelenli diye tanınıp Arnavut asıllı olduğuna inanılmasının tek sebebi, büyük dedesinin Tepedelen’e yerleşmiş olmasıdır.
Ali Paşa 1774’te Tepedelen’de doğdu. Hırslı ve hırçındı. Çocuk yaşta çete çatışmalarına katıldı. Bu çetelerle seneler boyu süren mücadelesi İstanbul’un da dikkatini çekti ve artarda makam sahibi oldu. Artık daha da yükselebilmek için hiçbir şeye aldırış etmiyordu. Kayınpederi ve Delvine Mutasarrıfı olan Kaptan Paşa’yı bile gördüğü bütün iyiliklere rağmen idam ettirdi. Tepedelenli’nin rütbesi zamanla vezirliğe yükseltildi. Koskoca bir garnizon emrine verildi ve paşa, oğullarını da devlet hizmetine alıp vali yaptırmaya başladı. Ama elde ettiği güç, zamanın hükümdarı II. Mahmud’u endişeye sevk edince oğullarıyla beraber azledildi ve bunun üzerine isyan bayrağını açtı.
Devlet, Ali Paşa’nın uzun yıllar devam eden isyanını bir türlü bastıramadı. Paşa Yanya’da bağımsız bir hükümdar gibi tantana ile hüküm sürdü. Avrupa devletleriyle görüşmeler yaptı. Bir ara Rumları da ayaklanmaya teşvik etti. Ama İstanbul’un gönderdiği askeri birlikler karşısında gücü gittikçe zayıfladı. Oğulları Veliüddin ve Muhtar Paşalar Bab-ı Âli’ye teslim oldular. Paşa iki sene boyunca Yanya kalesine çekildi. İdam edilmeyeceği yolunda İstanbul’dan vaat alınması üzerine Yanya gölündeki kaleye kapandı. Ancak II. Mahmut etrafındakilerin de teşvikiyle Tepedelenli’nin idamı için ferman çıkardı.
Bu isyankâr paşamız yaptığı ihaneti canı ile ödedi. “Yaptığım iş kime yarıyor” diye hiç düşünmedi. Görevden alınmayı hazmedemeyen paşa daha da ileri giderek Mora ve civardaki adalarda isyanlar çıkardı. Rumlar ile anlaşarak Osmanlıya tehdit oluşturmaya başladı. Sonunda; İlk defa Osmanlı İmparatorluğu topraklarından bağımsız bir ülke (Yunanistan) doğdu. Osmanlı daha önce de toprak kaybetti ancak kendi topraklarından bağımsız bir devletin doğması ilk defa oluyordu.
Ali Paşa hasta ve 70 yaşını geçmiş olmasına rağmen, kellesini almaya gelenlere karşı direndi. Hatta cellatlarıyla silahlı çatışmaya bile girdi ve neticede 1822’nin 14 Şubat günü kurşunlarla delik deşik edildi. Yanya’da paşaya hizmet etmiş olan kim varsa idam edildi. Ve daha önce teslim olarak Kütahya ile Ankara’ya sürgüne gönderilen oğullarıyla torunlarının da kafaları kestirildi.
Cenazeler ve paşanın İstanbul’a bal torbası içince getirilen kesik başı daha sonra Silivrikapı mezarlığına, paşanın başsız vücudu ise Yanya da Fethiye Camii’nin haziresinde yatan ilk karısı Ümmügülsüm hatunun yanına defnedilecek, soyundan gelenler İstanbul’daki yakınlarının mezarlarına bile devlet korkusu yüzünden sahip çıkamayacaklardı.
Osmanlı Avrupa’sında silinmez izler bırakan Tepedelenli Ali Paşa, 19. yüzyılda Balkanlardaki pek çok isyana da esin kaynağı oldu.
Yanya’daki Fethiye Camii ve Tepedelenli Ali Paşa’nın kabri
Kavala’daki Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Heykeli
Vidin’deki Pazvantoğlu Osman Paşa Konağı
Vidin’deki Pazvantoğlu Osman Paşa’nın Kabri
Bir yanıt bırakın