YUNANİSTAN’DA TÜRK DOSTU OLMAK DA ZOR

Yunanistan’da Türk olmanın ne kadar zor olduğu, Batı Trakya Türk Azınlığının çektiği çilelerden bilinmektedir. Bu mazlum topluma uygulanan haksızlıklar hakkında medyada sıkça haberler yer almakta, araştırma ve köşe yazıları ile kamuoyu bilgilendirilmektedir.

 

Ancak bu konuyla alakalı pek bilinmeyen bir gerçek daha var. O da, Yunanistan’da Türk dostu olmanın da ne kadar zor olduğu…

 

Yunanistan’da Türk olmak zor, Yunanistan vatandaşı resmî Türk Azınlık olmak daha zor, ayrıca Türk dostu olmak da zor. Kanımca, Yunanistan’da sıradan bir Yunanın Türk dostu olması ile ünlü bir Yunanın Türk dostu olması arasında da fark var. Ünlü bir bilim adamı, sanatçı veya politikacının Türk dostu olması daha dikkat çekici olduğu için bu, ırkçılar için büyük bir “ihanet” ve linçle cezalandırılmayı hakedecek kadar büyük bir “suç”…

 

Türk Dostu Belediye Başkanına Linç Girişimi

Türk dostu olduğunu her fırsatta dile getiren Selanik Belediye Başkanı Yannis Butaris, 19 Mayıs 2018 tarihinde Selanik’te Türk düşmanı ırkçıların hunharca saldırısına uğradı. Bu saldırı, Yunanistan’da ırkçılığın ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığının açık bir göstergesi olmuştur.

 

Türklerin yaptığı iddia edilen sözde “Pontus Soykırımının anıldığı bir törende bulunan belediye başkanını bile sırf “Geçmişte olan olmuş, Türklerle sonsuza kadar düşman kalamayız, biz kardeş halklarız, artık ileriye bakmak lazım” dediği için şehir meydanında linç edilmekten zor kurtuldu.

 

Bu ırkçı saldırıyı, ülkedeki sağduyu sahibi siyasetçi ve aydın kesimler kınadı ve tel’în etti. Ancak söylemeliyim ki, aynı saldırı bir Türk dostuna değil de, bir Kürt veya FETÖ dostuna yapılsaydı tepkiler çok daha sert olurdu. Sözde ırkçılık karşıtı birileri çok daha sert tepki gösterir, ülkeyi ayağa kaldırırdı. Anlayacağınız, Butaris’e yapılan saldırıya gösterilen tepkilerin dozu beklenenin altında seyretti. Ki, bu da, ülkede yaygın bir Türk düşmanlığı olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir.

 

Batı Trakya Türk Azınlığı Ne Desin?!

Bu olayın doğal olarak Batı Trakya’da da yankıları oldu. Batı Trakya Türk Azınlığı ırkçı saldırıyı endişeyle karşıladı. Bu saldırının Türk düşmanlığına dayanması ise işin kaygı boyutunu doğal olarak yükselten bir sebep oldu ve Azınlık kamuoyu şu soruyu gündeme getirdi:

 

Yunanistan’da Türk dostu olduğunu söyleyen Yunanlar böyle bir linç hareketine maruz kalıyorsa, acaba Yunanistan vatandaşı Batı Trakya Türk Azınlık mensubu olduğunu söyleyenler nelere maruz kalabilir? Irkçılık vatandaşların can güvenliğini tehdit edecek boyutlara mı ulaştı?

 

Evet, ülkede ırkçılığın ulaştığı tehlikeli boyut ortada… Bu iş böyle giderse yakında bu tür ırkçı saldırılar ülke çapında çoğalır mı? Bunlara gerçekçi tepki göstermeyen ve alınması gereken önlemleri almayanlardan cesaret alan fanatikler Batı Trakya’da da saldırıya geçmeye başlarlar mı?

 

Vicdan sahibi aydınlar, ırkçılığın ülkede bu seviyelere ulaşmasında Kilisenin ve derin devletin tesirini sıkça dile getirmektedirler. Son zamanlarda hükümetin özellikle küçük ortağı ANEL’in (Bağımsız Yunanlar) halk yardakçısı milliyetçi söylemlerinin, Türkiye ve Türk Azınlık karşıtı saldırgan çıkışlarının etkisini de eklersek gerisini varın siz düşünün.

 

Peki, hükümetin büyük ortağı SİRİZA’nın ülkede milliyetçiliğin yükselmesinde etkisi yok mu? Bence ortağının ırkçı hallerine suskun kalmak bir yana, sırf böyle bir ortakla hükümet olması bile tek başına bu ülkede ırkçılığın cesaretlenmesine etkili olmuştur.

 

Irkçılık İnsan Ayırmıyor

Yunanistan’da ne zaman Türk düşmanlığı gündeme gelse hep Antonis Angastiniotis’in hikâyesini hatırlarım. Rumların aforoz ettiği ve Türklerin sahip çıktığı bir Kıbrıslı Rum yazarın hikâyesi de Butaris’inkinden pek farklı değil.

 

Olayı anlattığımda siz de göreceksiniz ki, aslında Kıbrıs Rum Kesimi’nde hâkim olan ve kendi halkını bile mağdur eden bu “zihniyet”, Yunanistan’dakinin devamıdır. Rum ve Yunan halkını içten içe kemiren bu zihniyet değişmedikçe, Kıbrıs’ta, Yunanistan’da ve dolayısıyla bölgemizde Türk-Yunan dostluğunun ve barışın hâkim olması imkânsız görünüyor.

 

Antonis Angastiniotis, Kıbrıs Rum Kesimi’nde yaşayan Rum bir yazar. “Kanın Sesi” adlı kitabında, Barış Harekatı’nda Rumların 126 Türk’ü katlettiğini yazınca Rum Yönetimi’nin gazabına uğradı. Ancak o şimdi KKTC’de, Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi; öğrencileriyle de çok mutlu.

 

Kanın Sesi isimli kitabı ve belgeselinde, 14 Ağustos 1974’te, Kıbrıs Barış Harekâtı sürerken Rumların Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde 126 Türk’ü katlettiğini yazan Tony Angastiniotis, Rum Yönetimi’nin gazabına uğrayınca çareyi KKTC’ye sığınmakta buldu.

 

Güney Kıbrıs’ta devlet destekli yayınlarla “vatan haini” ilan edilen ve televizyon kanalı Alfa’daki yapımcılık işini kaybeden Angastiniotis, son çare olarak Türk tarafına sığındı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Ailesiyle birlikte Gazimağosa’da DAÜ’nün tahsis ettiği konutta yaşayan Angastiniotis, KKTC’de bir Türk üniversitesinde ders veren ilk hoca sıfatıyla tarihe geçti.

 

İlkokuldan İtibaren Türk Düşmanlığı Aşılanıyor

Konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda Angastiniotis, Kıbrıs Rum Kesimi’nde çocuklara ilkokuldan itibaren “En iyi Türk, ölü Türk’tür” fikrinin aşılandığını, kendisinin de bu müfredata göre eğitim aldığını belirtti. Angastiniotis, “Kanın Sesi” kitabıyla başlayan ve Rum Kesimi’nden KKTC’ye sürgün oluşunun öyküsünü şöyle özetliyor:

 

“Rumlar 1960’lı yılları bilmiyor. Toplu mezarlar hakkında bir şey bilmiyor. Bunları araştırdım. Rumların yaptığı katliamları yazınca vatan haini ilan edildim. Güney Kıbrıs’ta bütün kapılar bana kapandı. Ne yapacağımı bilmiyordum. İş yok, ailem ortada. Kuzeye geldim. DAÜ’de bir ara konferans vermiştim. Bana sahip çıktılar ve öğretim görevlisi olarak işe başladım. Ailemi geçindirmem için para kazanmam gerekiyordu. Onu da KKTC yönetimi sayesinde kazanıyorum.”

 

Beyinlerin Değişmesi Lazım

Rum tarafında herkesin kendisini “vatan haini” olarak gördüğünü söyleyen Angastiniotis, çarpıcı bir tespit yaparak, burada beyinlerin değişmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu bence işin can alıcı noktasıdır. Çünkü gerek Kıbrıs Rum Kesimi’nde ve gerekse Yunanistan’da hastalıklı Türk düşmanı zihniyet değişmedikçe Türk-Yunan sorunları devam eder.

 

Bakın Rum yazar bu meseleyi ne güzel vurguluyor: “İki taraf da yetersiz bilgilendiriliyor. Eğer Rum toplumu gerçekleri bilse, gerçeklerle yüzleşse Türk karşıtı iktidarlar sanıyor musunuz ki böyle hâkimiyet kurabilir? Hayır, asla. Güney Kıbrıs’ta kalplerin değişmesi için beyinlerin değişmesi gerekir. Bu da zaman alır.”

 

Yazar, Türk tarafında Rumlara yönelik böyle bir düşmanlığın olmadığını da şöyle anlatıyordu: “DAÜ’de ilk derse girdiğimde ‘Ben bir Rum’um. Ona göre sınıfı terk etmek isteyen varsa buyursun’ dedim, ama kimse çıkmadı. Öğrencilerin gözlerinden beni dinleyişlerini gördüğümde çok mutlu oldum. Türkiyelisi, Kıbrıslı Türkü, bütün öğrenciler beni çok dikkatlice dinledi. Burada kalbimle çalışıyorum. Burası benim vatanım.”

 

Batı Trakya’da da Aynı Zihniyet

Gördüğünüz gibi Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki Türk düşmanı zihniyet aynı şekilde bizim Yunanistan’da da hâkimdir. Bunu da en iyi Batı Trakya Türk Azınlığı anlar. Çünkü Kıbrıs Türkleri ile geçmişleri neredeyse aynı. Bu iki toplum benzer mezalimlere maruz kalmış ve bunlara karşı yürütülen resmi Yunan politikası da 1983’ten itibaren aynı ve tek merkezlidir. Bu yüzden Kıbrıs Sorunu çözülmedikçe Batı Trakya Sorunu da çözülmez. Bunların göbek bağı birlikte kesilmiş ve kaderleri de birlikte çizilmiştir.

 

Son günlerde Yunanistan’da ve özellikle Batı Trakya’da cereyan eden Türk ve Türk Azınlık karşıtı olaylar bana bunları hatırlattı ve bir kez daha yazmaya itti. Yani olumlu yönde değişen bir şey yok. Rum ve Yunan toplumları, öteden beri hâkim olan Türk düşmanı eğitim sistemiyle yetiştirilmeye devam ediyor ve siyasiler de aynı zihniyetin resmi politikasını sürdürüyor. Pangalos’un “En iyi Türk ölü Türk’tür” çıkışı, bu zihniyetin tezahürüdür ve Yunan ordusunda komandoların marşı olan bu nefret söylemi ne yazık ki, Yunanistan’da hâkim olan genel bir kanaati yansıtmaktadır. En azından bunun Yunan siyasetçilerinin ve bunlardan etkilenen halkın Türklere yönelik ortalama bakış açısı olduğunu söyleyebiliriz.

 

Batı Trakya’da yaşayan Yunanistan vatandaşı Türk Azınlık mensupları olarak demokratik hakkımız olduğu halde Türk olduğumuzu söylemenin suç olduğunu biliyoruz, ama görüyoruz artık Türk dostu olduğunu söylemek de suç.

 

Sözün bittiği yerdeyiz…

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*