
Cumhuriyet döneminde, Buhara’dan Bursa’ya büyük bir hareketlilik içinde olan Anadolu insanı, hicret kültürünün gücünden yoksun kalmıştır. Hareket etme yeteneği körelen, bütün toplumlar gibi, Türk toplumu, ekonomik, siyasal ve kültürel alanda üretim güçsüzlüğüne düşmüştür. Seksenli yıllarda izlenmeye başlayan, ihracata dönük ekonomi politikalarıyla, Türkiye üretim gücündeki düşüşü, yükselişe çevirmiştir.
Mike Moore’un Sınırların Olmadığı Dünya isimli kitabında vurguladığı gibi: “Göç dünyanın en eski teknoloji transferi yöntemlerinden biridir”. Bu yüzden, Osmanlılar, İspanya’dan sürülen Müslümanlarla birlikte, Yahudilere de ülkelerinin kapılarını sonuna kadar açmışlardır.
Bu bağlamda, Osmanlı Devleti’nin İkinci Başkenti Edirne’nin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Edirne Balkanlar’da uç veren Anadolu insanının Avrupa’ya açılma ve baskı altındakilerinin de Türkiye’ye sığınma kapısı olmuştur.
Edirne, Anadolu ile Balkanlar arasındaki iki yönlü göçün kavşak şehri ve Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan “Sol”, “Orta”, “Sağ” yolların başlangıç noktasıdır. Edirne geçmiş yüzyıllarda, üç koldan Avrupa’ya açılan canlı bir kültür ve ticaret merkezi olmuştur. Edirne en görkemli günlerini başşehirlik dönemlerinde yaşamıştır. Edirne’de bugün yıkıntıları kalan “Sultan Sarayı”, Topkapı sarayından daha büyük olarak inşa edilmiştir.
İkinci Bayezid’in müzikle tedavinin öncüsü, sinir ve ruh hastalıkları hastanesi, Mevlevî dergâhları ve çeşitli ilaç üreten eczaneleriyle, Edirne geçmişte bütün dünyaca bilinen, bir sağlık bilimleri şehri olmuştur. Müzikle şiirin el ele verdiği yerde, iyilikler her yeri doldurur, kötülüklere yer kalmaz. Müzik insanların iç dünyalarında olduğu kadar, dış dünyalarında da duygu ve düşünceleri eyleme geçiren, diriltici rüzgârlar estirmiştir. Yoksul toplumların zengin müzikleri olmaz.
- yüzyılın ikinci yarısında, Edirne Avrupa’nın en büyük ve en güzel şehirlerinden biri haline gelmiştir. O yıllarda İstanbul ve Edirne yolu, dünyanın en canlı ticaret ve kültür yollarından biridir. Şehrin merkezinde Osmanlı mimarlık tarihi içinde önemli yerleri olan cami, medrese, hastane, bedesten, kervansaray, hamam, köprü ve çeşme vardır. III. Süleyman, II. Ahmet ve II. Mustafa başkenti adeta yeniden Edirne’ye taşımışlardır.
Merzifonlu’nun Viyana tutkusu, Kırım Hanı Murat Giray’ın ihaneti, Budin Beylerbeyi İbrahim Paşanın aymazlığı, İkinci Viyana kuşatmasındaki başarıyı başarısızlığa dönüştürmüştür. İkinci Viyana başarısızlığı, Türklerin Avrupa topraklarından yüzyıllarca süren ilerlemelerinin, durmasının başlangıcı olmuştur. Osmanlı yönetiminin 1703 yılında bütünüyle Edirne’den İstanbul’a taşınması, Balkanlarla olan bağlarının gevşetilmesine, Avrupa içlerine olan yürüyüşün durmasına yol açmıştır.
Edirne, “Avrupa’daki Asya” olarak, yeniden eski görkemli günlerine, sanayi şehrinden daha çok “kültür şehri” olarak dönecektir.
Anadolu insanının Avrupa’daki büyük yürüyüşü, eğitim şehri olmasını bilen Edirne’den tekrar başlayacaktır.
Yeni yüzyılda dünyanın bütün şehirlerinde, insanların bilgilerinden önce, rüyaları etkili olacaktır.
Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN
Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
Bir yanıt bırakın