Gelecek ile ilgili haberler gaybîdir. Gaybı ise ancak Cenab-ı Allah bilir. “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka hiçkimse bilemez” (Neml 27/65). Ancak, Allah Teâlâ’nın bildirdiği kullar müstesnâ. “O, bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; ancak (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır.” (Cin 72/26-27).
Hz. Peygamber de (as) da böyle müstesnâ kullardandır. Peygamber Efendimiz, Cenab-ı Allah’ın kendisine bildirdiği kadarıyla gelecekle ilgili haberler vermiş, bu haberlerin bir kısmı kendi döneminde, bir kısmı da daha sonraları gerçekleşmiştir. Bazısı ise zamanını beklemektedir.
Değişik zaman ve mekânlarda Rasulullah (as) Kudüs’ün, Yemen’in, Şam’ın, Kıbrıs’ın, Doğu Roma (İstanbul) ve Batı Roma’nın hatta bütün dünyanın fethedileceğini arkadaşlarına ve gelecek kuşaklara müjdelemiştir.
Büyük insanların büyük hedefleri olur. Büyük hedefleri büyük insanlar koyar.
Hz. Peygamber (as) hem özgün kurallar getiren, hem de Rabbinden aldığı ve kendisinin koyduğu kuralları uygulayan ve gerçekleştiren tek lider, kıyamete kadar ufuklar açan ve hedefler gösteren biricik önderdir.
Ve tarih, büyük hedefler peşinde koşan, cesur, diğergam, idealist insanlar ile onlara engel olmaya çalışan muhteris, haset ve çapsız insanların mücadelesine şahittir.
Enes b. Malik’den (ra) den şu rivâyet nakledilmiştir:
Rasulullah (sas), (süt teyzesi olan) Milhan kızı Ümmü Haram’ın ziyaretine gelirdi. Ümmü Haram, Ubade b. Samit’in (ra) nikahında idi. Bir gün Rasul-i Ekrem yine ziyaretine geldi. (Süt teyzesi) Resul-i Ekrem’e yemek yedirdi ve başını taradı. Sonra Rasulullah bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram dedi ki:
– Ya Rasulallah! Seni ne güldürüyor? diye sordum.
– Rüyamda bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin şu (gök) deniz ortasında padişahların tahtlarına kuruldukları gibi gemilere binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum, buyurdu.
Ümmü Haram der ki:
– Ya Rasullallah! Beni de o (deniz) gazilerinden kılması için Allah’a dua buyursanız, diye rica ettim.
Rasulullah da dua buyurdu sonra Rasulullah başını yastığa koy(up bir müddet daha uyu)du. Bir müddet sonra yine gülümseyerek uyandı.Bunun üzerine yine ben:
– Ya Rasulallah! Seni ne güldürüyor? diye sordum.
Rasulullah:
– (Bu defa da) önce dediği gibi (ümmetimden bir kısım mücahitlerin, padişahların tahtlarına kuruldukları gibi kara nakliyelerine kurulup debdebeli bir büyük kuvvetle) Allah uğrunda (Kayser’in şehri Konstantiniyye’ye) gazaya gittikleri gösterildi, buyurdu.
Ümmü Haram der ki:
-Ya Rasulallah! Beni o gazilerden kılması için Allah’a dua buyursanız, diye rica ettim.
Rasulullah:
– Hayır, sen önceki (deniz gazilerinden)sin, buyurdu. (Buhari, Cihad ve Siyer, 3).
Rasul-i Ekrem’in (as) bildirdiği bu olay cereyan etmiş, Ümmü Haram Hz. Osman zamanında Kıbrıs’ın fethinde bulunmuş ve bindiği katırdan düşerek şehit olmuştur.
Buhari’nin rivayet ettiği bu hadis-i şerifte Kıbrıs’ın fethi çok açık bir şekilde müjdelenirken, zımnen İstanbul’un fethi de müjdelenmiştir.
Bilindiği gibi, İstanbul’un fethi değişik zamanlarda, değişik ifadelerle Peygamber Efendimiz tarafından ayrıca dile getirilmiştir. “İstanbul mutlaka fethedilecektir, onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buhari, et-Tarihu’l-Kebir, 1, 81; Teberâni, el-Mu’cemu’l-Kebir, 11, 24; Hâkim, Müstedrek, IV,422) hadis- i şerifi İstanbul’un fethini müjdeleyen en meşhur hadistir.
Hendek Savaşı’na hazırlık yapılırken, Medine’nin civarına hendekler kazılıyordu. Bu sırada meydana gelen bir olay üzerine de Peygamber Efendimiz gelecekteki fetihlerle ilgili bilgiler verdiler.
Buna göre “Amr b. Avf, Selman-ı Farisi, Huzeyfetü’l-Yemani, Numan b. Mukarrin ve ensardan altı kişi, kendilerine ayrılan bölgeyi kazarlarken, büyük bir beyaz taşa rastlarlar. Kazmaları, balyozları, kürekleri kırılır, ama taşı kırmaya muvaffak olamazlar. Hendeğin yönünü değiştirmeyi de uygun bulmayıp, olayı Rasulullah’a (as) haber verirler.
Rasulullah (as) gelir, balyozu eline alarak hendeğin içine iner. Selman ve dokuz arkadaşı Rasulullah’ın ne yapacağını merak ederek bakmaya başlarlar. Rasulullah (as), elindeki balyozla kayaya öyle bir darbe indirir ki kaya yarılır. Ondan bir şimşek çakıp Medine’nin iki kayalığı arasını aydınlatır. Rasulullah ‘Allahüekber!’ diyerek tekbir alır, seyredenler de tekbir alırlar. Sonra kayaya, balyozla ikinci bir darbe daha indirir. Yine bir şimşek çakar, Rasulullah ‘Allahüekber!’ diyerek tekbir getirir. Seyredenler de tekbir alır. Rasulullah (as), balyozla üçüncü darbeyi indirince kaya bütünüyle parçalanır, şimşek çakar ve tekbir getirilir.
Selman, Rasulullah’ın (as) elinden tutarak O’nu hendekten yukarı çıkarır.
Rasulullah (as), Selman’a ve yanındaki Müslümanlara, kayadan çıkan şimşeği görüp görmediklerini sorar. Onlar, ‘evet gördük ya Rasulullah’ diye cevap verirler.
Bunun üzerine Rasulullah (as) şöyle buyurur: ‘(Ben kayaya ilk darbeyi indirdiğim zaman, çakan ve sizin de gördüğünüz şimşek bana Hire şehrinin köşklerini ve Kisra’nın Medain’ini aydınlattı da onlar, bana, köpeğin altlı üstlü yan dişleri gibi gözüktüler.) Cebrail de ümmetimin oralara hâkim olacaklarını bana haber verdi.
Kayaya ikinci darbeyi indirdiğim zaman, çakan, sizin de görmüş olduğunuz şimşek bana, Rum ülkesinin kızıl köşklerini, saraylarını aydınlattı da onlar, bana, köpeğin altlı üstlü yan dişleri gibi gözüktüler! Cebrail de ümmetimin oralara hâkim olacaklarını bana haber verdi.
Sonra, kayaya üçüncü darbeyi indirdiğim zaman, çakan, sizin de görmüş olduğunuz şimşek, bana San’a diyarının köşklerini, saraylarını aydınlattı da onlar bana, köpeğin altlı üstlü, yan dişleri gibi gözüktüler. Cebrail de ümmetimin oralara hâkim olacaklarını bana haber verdi’.
‘Sevininiz! Ümmetim, yardım ve zafere nail olacaklardır’. Bu cümleyi Rasulullah (a.s.) üç defa tekrarladı”. (Asım Köksal, İslam Tarihi, 5, 214-215)
Evet. Sevgili Peygamberimiz’in haber verdiği bu fetihler, zaman içinde gerçekleşmiş, İstanbul’un fethi ise fetih müjdesinden 827 yıl sonra Fatih Sultan Mehmed’e ve onun değerli askerlerine nasip olmuştur.
İstanbul’un fethini müjdeleyen hadis-i şeriflerden çıkarabileceğimiz sonuçları şu şekilde özetlemek mümkündür: İstanbul mutlaka fethedilecektir. Fetheden komutan ve fethe katılan ordu Peygamber Efendimiz’in iltifatını kazanmıştır. İltifata nail olan komutan Fatih Sultan Mehmed’tir. Fatih, Edirne’de doğmuştur. Edirne’nin kültür, ilim ve irfan ortamında yetişmiştir. Edirne’de kılıç kuşanmış, fethin planlarını Edirne’de yapmıştır.
Fetih için hazırlanan şâhî topları Edirne Tophane’de imal edilmiş, deneme atışları Cihannüma Kasrı’nın yakınlarında gerçekleştirilmiştir. Paşalar, ilim adamları, erenler, gönül sultanları ve övülmüş ordu Edirne’de toplanmıştır.
Peygamber Efendimiz’in Ümmü Haram’ın evinde 827 yıl öne haber verdiği gibi toplar, arabalar, kara nakil vasıtaları Edirne Namazgâh Ovası’ndan hareket etmiştir.
Bu hâliyle Edirne, Rasulullah’ın (as) nazarına girmiştir. Kutlu şehirdir. Müjdelenmiş şehirdir. Edirne için, Edirneliler için ne büyük şeref!
Edirne, İslâm tarihinin Mekke ve Kudüs fetihlerinden sonra en kutlu ve en stratejik fethi olan İstanbul’un fethinin anasıdır. İstanbul’un fethi, Edirne’nin fetihler zincirimize hediye ettiği altın çocuktur.
İstanbul’un fethine kadar Rumeli topraklarında yapılan fetihlerin “ana karargâhı” Edirne’dir. Mora, Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Varna fetih hazırlıkları Edirne’de yapılmıştır.
İstanbul’un fethinden sonra her ne kadar Edirne ana karargâh olma özelliğini kaybetmiş olsa da, Rumeli’de gerçekleşen fetihlerin, seferlerin hız üssü, lojistik merkezi olmaya devam etmiştir.
Bugün de tarihin, bulunduğu coğrafyanın Edirne’ye yüklediği görev, kültür, ilim, irfan ve ticarette ülkemize hız üssü olma görevidir.
Şehirler var sıradandır. Şehirler var, Edirne gibi öncüdür, mekteptir, mensubu olduğu medeniyete renk verir ve kültür havzalarına başkentlik yaparlar.
Öncü şehirlerin manevî ve ruhî veçheleri vardır. Sokaklarıyla, çarşılarıyla, mabetleriyle, tarihi yapılarıyla sizi sarar ve sizi başka âlemlere götürürler.
Edirne bütün bu özelliklere sahip kutlu şehirdir, müjdelenmiş şehirdir, fatihler otağıdır.
Edirne’nin rengi ve kimliği budur. Bundan sonra da böyle kalacaktır.
Bir yanıt bırakın