Balkanlarda beş asırdan fazla süren Osmanlı hakimiyeti döneminde, fethin ilk yıllarından itibaren esaslı bir iskân politikası yürütülmüştür. Anadolu’nun değişik bölgelerinde (Özellikle Konya, Karaman, Aydın, Maraş) aşiretlerin zorunlu iskana tabi tutulmasıyla bölge kısa zamanda Türkleşmiş ve İslam’la tanışmıştır.
Osmanlılar, Balkanlarda yoğun bir imar faaliyeti yürütmüşler, yeni yerleşim merkezleri ve şehirler kurmuşlardır. Şehir merkezinde dini, ticari, sosyal ve eğitim yapıları inşa edilmek suretiyle Türk-Şehir dokusu anlayışı bölgeye hâkim olmuştur. Bu suretle bölgeye yeni bir yaşam tarzı ve medeniyet getirilmiştir. Belgrad, Filibe, Sofya, Prizren, Mostar, İskeçe, Gümülcine, Saraybosna, Üsküp gibi Balkan şehirlerinde Türk şehir dokusu kısmen de olsa günümüze kadar ulaşmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi kayıtlarında, Balkanlarda Osmanlılar döneminde 15787 vakıf ve kamu eserinin inşa edildiği tespit edilmiştir. Bu sayıya Türkiye dışında kalan ve kaybolan arşiv kayıtları dahil değildir.
Göç sebebiyle Türk ve Müslüman nüfusun azınlıkta kaldığı Bulgaristan, Makedonya, Bosna Hersek, Yunanistan, Karadağ ve Kosova’ya nazaran tamamen terk edilen Sırbistan (Sancak Bölgesi hariç), Macaristan, Hırvatistan gibi ülkelerde bulunan Türk eserlerinde tahribat daha büyüktür. Bu ülkelerdeki Osmanlı eserleri ya bakımsızdır ya da kendi haline terk edilmiştir.
Ayakta kalmayı başaran eserlerin bir kısmı da farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Buna örnek olarak Sofya’daki Mahmut Paşa Camii önce kilise sonra müze, Macaristan Peç’teki Gazi Kasım Paşa ve Zigetvarda Ali Paşa, Yunanistan Kavala’da İbrahim Paşa, Hırvatistan Diakova Camilerinin kilise olarak kullanılmasını gösterebiliriz. Macaristan Peç’teki Yakovalı Hasan Paşa Camii ise ibadethane olarak kullanılmaktadır.
Osmanlı’nın fethettiği şehirlerdeki en büyük kiliseye mihrap, minber ve minare ekleyerek ve çoğunlukla “Fethiye” ismiyle, kiliseyi camiye çevirmesi yaygın bir adettir.
Balkanlarda Osmanlı döneminde birçok kilisenin camiye çevrildiği bilinmektedir. Türklerin Avrupa’dan çekilmesiyle birlikte bu eserler tekrar kilise haline getirilmiştir. Bununla birlikte aslında Türk mimari eseri olan bazı yapılar da kiliseye çevrilmiştir.
Balkanlarda Türk eserlerinin durumuna genel olarak baktığımızda Makedonya, Bosna Hersek ve Kosova’daki yapıların, diğer balkan ülkelerine nispetle daha iyi korunduğunu ve bakımlı olduğunu görmek mümkündür.
1913’te Türklerin Balkanlardan çekilmesinden sonra Türk yapılarının büyük bir kısmı zamanla yıkılıp ortadan kaldırılmış, bir kısmı da fiziki müdahalelerle yapısal ve fonksiyonel değişikliğe uğramıştır. Yapıların büyük bir kısmının yok olmasında, değişik tarihlerde meydana gelen savaşların, yangın ve depremlerin yanı sıra tarihi mirasa sahip çıkması gereken kişi ve kuruluşların bilinçsizliğinin “belki de kasıtlı davranmalarının” rolü de vardır. En önemli sebep ise, Balkan ülkelerindeki yönetimlerin şehir görüntüsünü Osmanlı varlığı ve kültürüne ait yapılardan “temizlemek” maksadıyla şehir imar planlarını bahane ederek, uyguladıkları kasıtlı tutumlardır.
BULGARİSTAN OSMANLI DÖNEMİ VAKIF ESERLERİ
Balkanlardaki kültür varlıklarımızla ilgili en önemli çalışma Mimar Ekrem Hakkı AYVERDİ tarafından yapılmıştır. Son dönemin önemli çalışmalarından bir tanesi de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan Prof. Dr. Mehmet Zeki İBRAHİMGİL ve Prof. Dr. Hamza KELEŞ’in hazırladığı “Bulgaristan’da Osmanlı Dönemi Vakıf Eserleri Envanteri” ’dir. Bu eserden aldığımız bilgiye göre arşivlere kayıtlı 3339 eser mevcuttur. Bu eserlerin ancak 518’i ayaktadır (Birçoğu harap vaziyettedir).
Bir yanıt bırakın