Müjdat Kahve İle Röportajımız…

Başta Edirne halkı olmak üzere ülkemize ve özellikle de Balkan coğrafyasına hizmet eden ve tüm insanlığa hizmet amacıyla kurulmuş olan Mimar Sinan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Kahve ile Evlâd-ı Fatihân olarak siz okuyucularımız için röportaj yaptık.

 Sayın Müjdat Kahve; öncelikle Mimar Sinan Vakfı yönetim kurulu başkanı olarak kısaca kendinizi tanıtır mısınız.

  • 1969 yılında Edirne İli, Süloğlu İlçesi, Keramettin köyünde üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmişim. İlk okulu köy ilkokulunda okuduktan sonra Devlet Parasız Yatılı İmtihanlarını kazanarak yatılı olarak ortaokulu Karaağaç Ortaokulu’nda, liseyi de yine yatılı olarak Edirne Lisesi’nde okudum. 1986 yılında girdiğim Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldum. 1995 yılında Edirne merkezde serbest avukat olarak çalışmaya başladım. Mimar Sinan Vakfı ve onun değerli kurucusu Hasan GÜMÜŞ hocamızla yolumuz o tarihte kesişti, bir daha da ayrılmadı hamdolsun. Eşim ve üç çocuğumla birlikte vakıf faaliyetlerine elimizden geldiğince katılmaya ve katkı sunmaya  devam edeceğiz inşallah.

Mimar Sinan Vakfının adı, kuruluşu ve misyonu ile ilgili neler söylersiniz?

  • Mimar Sinan Vakfı, resmî olarak 1987 yılında gerçekten fedakar, memlekete ve özellikle Edirne’ye hizmet aşkıyla dolu bir avuç gönül erinin, aynı zamanda Başbakanlık Vakıf insan ödülü sahibi kurucu başkanımız Hasan GÜMÜŞ hocamızın önderliği ve rehberliğinde kurulmuştur. Kurucu Başkanımız Hasan GÜMÜŞ hocamız, bu resmî kuruluştan önce adı konmamış vakıf faaliyetlerini zaten yürütmekte iken, bunun kalıcı olması ve kıyamete kadar kurumsal olarak hizmetlerine devam etmesi için Vakıf kurulmasına karar vermiş arkadaşları ve öğrencileri ile Cumhuriyet döneminde Türk Medeni Kanunu ve Vakıflar Kanuna göre yeni vakıf statüsünde kurulan Edirne ve Trakya’nın ilk vakfını kurmuşlardır.

Kuruluş senedine göre Vakfımızın ana gayesi “MEMLEKET İLMİNE, KÜLTÜR ve İRFANINA HİZMETTİR.

Vakfımızın adını kurucularımız MİMAR SİNAN VAKFI olarak belirlemişlerdir. Edirne denilince akla Selimiye gelir. Selimiye ülkemizin ve dünyanın sayılı tarihi ve kültürel miraslarından olmaktan öte, yeri Peygamber Efendimiz tarafından işaret edilen, İslam’ın mührünü Edirne’ye vuran ULU MABETTİR.  Bu mabedin mimarı Koca Sinan’ın adının yaşatılması ve vefa örneği olsun diye olsa gerek kıyamete kadar Edirne’mize, ülkemize ve özellikle de Balkan coğrafyasına hizmet edecek vakfımızın adıyla birlikte yaşasın ve anılsın diye olsa gerek MİMAR SİNAN VAKFI ismiyle kurulmuştur vakfımız.

 

 Mimar Sinan Vakfı’nın faaliyetleri ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

  • Vakıf kurucu başkanımız Hasan GÜMÜŞ hocamızdan dinlediğim tarifiyle, vakıf; malın-mülkün gerçek sahibi olan Allah’ın (cc) rızasını kazanmak amacıyla, kullanımı geçici olarak bizlere verilmiş olan şeylerin, insanların faydasına ve hizmetine tahsis edilmesidir. Vakıf kültürünün tarihi çok eskilere dayanır. Hz. İbrahim’in kıssasında anlatılanlar bir vakıf olarak değerlendirilir. Tabi ki biz Peygamber Efendimiz’den ve onun ashabından öğreniyoruz vakf etmeyi. Edirne Mimar Sinan Vakfımız’da kuruluşundan bugüne 30 yılı aşkın süredir, kıt imkanlarla başlayan ancak fedakarlık ve kararlılıkla yürütülen hizmetler zaman içerisinde hayırsever gönüllülerimizin katkılarıyla kurumsallaşmış ve kökleşmiştir. Sosyal yardımlardan, kültürel çalışmalara, eğitimden sanata bir çok alanda faaliyetlerini sürdürmektedir. Kuruluşundan bu güne binlerce öğrenciye barınma imkanı, karşılıksız burs temin edilmesinin yanında, üreten yönüyle gençliğin yetişmesinde, milli ve manevi değerlerin kazandırılması yönünde kültürel çalışmalar hız kesmeden devam etmiş ve etmektedir. İnsan odaklı asıl faaliyet alanımızda, yaşama zevkinden ziyade yaşatma zevkini kendine düstur edinmiş olan vakıf gönüllülerimiz bir yandan gençliğin yetişmesi bir yandan Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasına yakışır günlerine tekrar dönmesi için, tabiri caiz ise Edirne’nin gerçek mayasıyla yeniden yoğrulması, gerçek rengine, kimliğine bürünmesi gayeli diyebileceğimiz ilmî ve kültürel çalışmalara ağırlık vermektedir. Bizler Hocamız Hasan Gümüş’ün dediği gibi, üretmeye talibiz. Arkamıza bakmadan tohumlar saçmaya talibiz vakıf olarak. Bizler görevimizi layıkıyla yapıp, sonucuyla ilgilenmeden maddi-manevi insanımıza hizmete talibiz Mimar Sinan Vakfı olarak.  Bu işlerin meşakkatli olduğunu, fedakarlık gerektirdiğini biliyoruz. Ama zorluğunun yanında, çok ulvi bir uğraş olduğunu da biliyoruz vakıfçılığın.

Bu amaçları gerçekleştirebilmek için önce -nasip oldu- Selimiye’nin gölgesinde vakıf merkezimiz ve balkan Kültür Merkezi binalarımızı yaptık.  Burada  konferanslar, toplantılar için 150 kişilik bir konferans salonumuz vardır. Bu salonumuzu dinî ve millî değerlerimize, örfümüze ve ananemize aykırı içerikli olmamak şartıyla bütün Edirne’liler kullanabilmektedir. Yine özellikle Ramazanlarda iftarlar için kullandığımız ama diğer zamanlarda da farklı organizasyonlar için (Mevlüt, kına, sünnet v.s.) kullanılabilen geniş bir salonumuz mevcuttur. Bu binamızın bir bölümü AKADEMİK ÇALIŞMALAR  için kullanılmaktadır. Yine bir bölümü okul öncesi çocuklarımıza kreş hizmeti veren bir kısmı da Üniversiteli kızlarımıza barınma imkanı sağlayan GÜLDESTE binamız hizmettedir. Geçen yıl açılışı nasip olan 1. Murat Hüdavendigar misafirhanemizde 60 civarında üniversiteli erkek kardeşimize barınma imkanı sunmaktayız. Açıklamalardan anlaşılacağı üzere 3 binamızda hizmetlerimiz sürmektedir.

 

 

Edirne merkezli bir vakıf olarak gerek yurt içinde gerekse yurt dışında işbirliği yaptığınız, kuruluşlar var mı? Edirne dışında faaliyetleriniz nelerdir?

Sosyal yardım çalışmalarımızı yürüten kardeş kuruluşumuz olan ve ihtiyaç sahiplerine yardımı kendine gaye edinen Trakya Şefkateli Derneği aracılığıyla Edirne içinde ve dışındaki yardım faaliyetlerimizi yürütüyoruz.  Genç kardeşlerimizin kurduğu RUMELİ GENÇLİK GRUBU)00)00 kültürel toplantı ve faaliyetler gerçekleştirmektedir. İç savaş sonrası Suriye’de ortaya çıkan mağduriyetleri bir nebze olsun giderebilmek için bir tır yardımı Edirne’den  yola çıkarak, yerine bizzat teslim etik.  Bu sadece bir örnek. Gerek yurt içinde gerekse imkanlar ölçüsünde yurt dışında, doğal afet ve benzeri mağduriyetler sonrası ihtiyaç sahiplerine yardımlarımız olmaktadır.  Özellikle balkan ülkelerinde, (Bulgaristan, Makedonya, Sırbistan Sancak özerk bölgesi) ve yurt içinde KURBAN ORGANİZASYONLARIMIZ olmaktadır. Ramazan aylarında yurt içinde, ve yurtdışında iftar programlarımız olmaktadır. Özellikle Makedonya Gostivar’da aynı zamanda işbirliği içinde bulunduğumuz GENÇ KALEMLER derneği ile  yaklaşık 10 yıldır iftar programları gerçekleştiriyoruz.   Bizim vakıf olarak, İstanbul, Kocaeli, Ankara, Bolu, Kırklareli illerinde temsilcilerimiz vardır. Buralarda kurulu olan  kardeş dernek ve vakıflarla işbirliği içerisindeyiz. Gerek bizim vakıf merkezimizde gerekse işbirliği yaptığımız kardeş kuruluşların bulunduğu yerlerde konferanslar, paneller, açık oturumlar düzenliyoruz. İstanbul’a olan yakınlığımızın avantajıyla alanlarında öncü ve değer olan üstadları gençlerimzi ve halkımızla buluşturmaya gayret ediyoruz. Bizim yine kadın kollarımız diyebileceğimiz SERHATLI HANIMLAR grubumuz hem kendi içinde kültürel toplantılar yapmakta, hem de vakıf faaliyetlerine katkı sağlamak amacıyla kermesler düzenlemektedirler.

Bildiğimiz kadarıyla Balkanlarda faaliyet gösteren önemli kuruluşlardan birisiniz. Bölgede ne tür çalışmalarınız var?

  • Az önce anlatmaya çalıştığımız faaliyetlerimiz sadece Edirne ile sınırlı değil. Başta Edirne merkez olmak üzere yukarıdada belirttiğimiz gibi Ankara, Bolu, Kocaeli ve İstanbul ve Trakya’mızın ilçelerine kadar; yurt dışında da Edirne’nin tarihi ve tabii interlandı olan Bulgaristan, Romanya, Bosna Hersek, Sırbistan, Batı Trakya ve Makedonya gibi çevre ülkelerde faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Bizim hizmet binamızın adı da Balkan Kültür Merkezi’dir. Bu, öylesine verilmiş bir isim değildir. Vakfımızın kuruluşunda da, hizmetlerin devamındada Balkan coğrafyasının ve oralarda yaşayan gönüldaşlarımızın büyük katkısı vardır. Özellikle kendi hizmet binalarımıza kavuştuğumuzdan beri, gerek yurt içinden gerekse de Balkanlardan gelen öğrenci ve  grupları misafir ediyoruz. Onların isteği ve ihtiyacı doğrultusunda yatılı kurslar düzenliyoruz. Gelen misafirlere kültürel geziler yaptırıyoruz. Tabi ki bizim de arkadaşlarımızla hocamızın öncülüğünde gerek yurt içine gerekse yurt dışına sayısız kültür gezilerimiz olmaktadır. Biz her yıl kalabalık bir grupla 1-2 defa mutlaka Balkan coğrafyasını dolaşırız. Gittiğimiz yere imkanlar ölçüsünde yardımlar götürür ve oralardaki kardeşlerimizi tanımaya çalışırız. Gezdiğimiz bu yerlerden tanıştığımız kardeşlerimiz vasıtasıyla Edirne’ye Trakya Üniversitesi’ne okumak için gelen öğrenci kardeşlerimizin yardımcısı oluruz. Bizim misafirhanelerimizde kalan öğrencilerin yarıya yakını Balkan coğrafyasından gelen kardeşlerimizdir. Onların bütün ihtiyaçlarıyla yakinen ilgileniriz. Bu çocukların maddi ihtiyaçlarını yanı sıra manevi değerlerine sahip, ideal sahibi gençler olarak yetişmeleri  için çalışmalar yapılmaktadır.

 

Vakıf ve Vakıfçılıkla ilgili genel olarak neler söylersiniz?

Vakıf kavramının hem dini, manevi yönü, hem de medeni ve hukuki yönü vardır. Türk Medeni Kanunumuzun 101. Maddesinde Vakıflar, Gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları olarak tanımlanmıştır. Dinen ise, mal ve mülkün yaratıcısı olan cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmak gayesiyle, kişilerin mal ve mülklerini şahsi mülk olmaktan çıkararak yararını yaratılmışlara bağışlamalarıdır.  Dikkat edilirse iki tamın arasındaki en büyük  ve önemli fark Allah’ın rızasını kazanma maksadıdır. Yani kişi bu amaçla vakıf kurarsa, vakfederse, sadece insani bir hayır işi yapmış olmaz, aynı zamanda sevap umarak ibadet etmiş olur. Tüm bunlardan vakıf işinin en önemli özelliğinin de gönüllülük esası olduğu açıkça görülmektedir. Kimse zorla, istemeyerek vakıf kuramaz ve vakıfçılık yapamaz. Hiç kimseye de zorla vakıf kurdurulamaz.  Bu yönüyle bizim vakıflarımız Batı medeniyeti içinde kurulan vakıflardan ayrılır.  Bugün vakıflar her ne kadar yanlış bir algıyla Sivil Toplum Örgütü olarak anılsa dpa aslında tam ve doğru karşılığı olarak vakıflar birer GÖNÜLLÜ KURULUŞTUR.  Vakfın ve vakıfçılığın temel esası gönüllülük ve özgünlük ve bağımsızlıktır.

Mimar Sinan Vakfının gelecek tasavvuru ile sohbetimizi sonlandıralım isterseniz.

Biz kurucu başkanımız, hocamız Hasan Gümüş’ün hemen her konuşmasında belirttiği gibi, gelecek tasavvuru olan ve dünyaya nizam verebilecek bir medeniyetin  temsilcisi olarak görüyoruz kendimizi.  Bugün dünyanın içinde bulunduğu sıkıntılar, bizim bu medeniyeti ve inancımızı tam ve gereği gibi anlatıp insanlığa sunamadığımızdan olduğunu düşünürüz bizler. Bu nedenle sahip olduğumuz bu zenginlik ve güzellikleri  çevremizden başlayarak bütün insanlıkla buluşturmalıyız. Bunun için de çok çalışmalıyız. Şahsi hesaplarımızdan ve zevklerimizden vazgeçerek insanlığın geleceği ve mutluluğu için çalışmalıyız. Bugün yaptığımız çalışmaların neticelerini belki bizler göremeyeceğiz, ama biz biliyoruz ki saçtığımız tohumlar zamanı geldiğinde mutlaka yeşerecek.  Biz kimseden teşekkür beklemeden, kendimize vazife olarak gördüğümüz bu çalışmaları sürdürmeye devam edeceğiz inşallah. Bu konularda kendini mesul sayan, insanlığın içinde bulunduğu çıkmazların ızdırabını gönlünde hisseden herkesle işbirliği yapmaya hazırız.  Senlik benliği bir kenara koyarak karınca misali biz ateşe su taşımaya devam edeceğiz. SİZİ DE BEKLERİZ.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*