Gümülcine Seçilmiş Müftülüğü’nde Müftü Yardımcısı olarak görev yapan Fehim Ahmet ile yaptığımız röportajda Ahmet, bölgedeki Müslümanların sorunları, Gümülcine’deki Müslüman Türk toplumunun Türkiye’den beklentilerive bölgedeki faaliyetleri hakkında bilgiler verdi.
Öncelikle Fehim Ahmet’i kısaca tanıyalım…
1966 yılında Gümülcine’de doğdum. İlkokulu Gümülcine Mastanlı İlkokulu’nda tamamladıktan sonra bir yıl Gümülcine Medrese-i Hayriyye’sinde okudum. 1980 yılında eğitimime Edirne İmam Hatip Lisesi’nde devam ettim. 1987 yılında İmam-Hatip Lisesi’nden, 1992 yılında da Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olarak Batı Trakya’ya döndüm.
Batı Trakya’da ve yurt dışında düzenlenen birçok panel, sempozyum ve toplantılara katılarak sunumlar yaptım.
Batı Trakya’da yayınlanan dergi ve gazetelerde dinî, toplumsal konularda makalelerim ve köşe yazılarım yayımlandı. Hâlen Gümülcine Seçilmiş Müftülüğü’nde Müftü Yardımcısı olarak görev yapmaktayım.
Gümülcine’deki Müslümanların durumu hakkında bilgi verir misiniz?
Yunanistan sınırları içinde yer alan Batı Trakya Bölgesi üç ilden oluşmaktadır. Bölgede hemen Türkiye Yunanistan sınırının yakınında bulunan Dedeağaç merkezli Evros (Meriç) ili, Gümülcine merkezli Rodop İli ve İskeçe merkezli İskeçe ili yer almaktadır. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan ve uluslararası özelliğe sahip olan Lozan Antlaşması’nda yer alan “Azınlıkların Himayesine Dair” bölümündeki 37-45. maddelerle hukuki statüsü belirlenmiştir. İstanbul Ortodoks Rumları ile aynı haklara sahip mübadele dışı (gayr-i mübadil) tutulmuş olan Batı Trakya Müslüman Türkleri bu üç ilde yaşamaktadır.
Gümülcine, Müslüman Türklerin en yoğun yaşadıkları bir şehir. Bir Anadolu kasabasını andıran Gümülcine, Balkan coğrafyasında da rastladığımız Osmanlı şehir yapısının izlerini taşımaktadır. Yarı yarıya Hristiyan ve Müslümanlardan oluşan bir nüfus yapısı vardır. Şehir merkezinde bulunan ve ibadete açık 21 cami ve mescit, tevhidin simgesi olan minareleri, günün beş vaktinde okunan ezanları, saat kulesi, Türkçe’nin de okutulduğu azınlık ilk-orta-lise eğitimi veren okulları; Müslüman-Türklerin dinî, millî ve sosyal hayatlarının devam ettiğinin adeta simgeleri konumundadır. Gümülcine’de yaşayan Müslüman Türkler kendilerine ait olan değerlerini korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak için bu değerlerini günlük hayatta canlı tutmaya çalışmaktadırlar.
– Faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Gümülcine Seçilmiş Müftülüğü’nde Müftü yardımcısı olarak Kur’an Kurslarının koordinasyonundan sorumluyum. Dolayısıyla Yaygın Din Eğitimi’nin önemli bir alanını oluşturan Kur’an Kurslarına yönelik çalışmalarımız ve faaliyetlerimiz devam etmektedir. Kurslarımızın işleyişi, programlanması, müfredatı, materyallerin hazırlanması ve temini gibi konular önceliğimizi oluşturmaktadır. Öğrenci, öğretici ve veli üçgenini sürekli olarak güncel tutma adına seminerler, toplantılar ve etkinlikler düzenlenmektedir.
Dinî ve sosyal hayatla ilgili alanlarda vaaz, sohbet, hutbe, seminer, kandil ve aşure programları, Ramazan Ayı iftar ve etkinlikleriyle imkânlarımız ölçüsünde toplumumuza hizmet sunmaya gayret ediyoruz.
– Türkiye’den beklentileriniz nelerdir?
Türkiye bizim için anavatandır. Öncelikli beklentimiz ve dileğimiz güçlü ve bölgesinde söz sahibi olacak bir konumda olmasıdır. Tabii ki bu, sadece bizim beklentimiz değildir. Balkan Coğrafyasında, Osmanlı’nın bakiyesi durumunda olan, gönül coğrafyamızın, İslâm Âleminin, mazlumların da dileği ve beklentisinin de bu yönde olduğuna inanıyorum.
Özelde Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın önemli beklentilerinden biri de şudur: Azınlıkla ilgili yapılan antlaşma, anlaşma ve protokoller Türkiye ve Yunanistan tarafından imzalanmıştır. Yani bu imzaların anlamı, -önceki sorunuzda da ifade ettiğim gibi- Batı Trakya’da ve İstanbul’da yaşayan azınlığın haklarını, statülerini korumayı garanti altına alındığının ifadesidir. Bu nedenle en büyük beklentimiz bu hakların karşılıklı olarak korunması, uygulanması ve korunmasıdır. Çünkü devletlerin en büyük demokrasi göstergesi ülkelerinde yaşayan azınlıklarına karşı ortaya koydukları anlayış olsa gerek.
-Yunanistan’da Müslümanların durumu nasıldır? Müslümanlar dinlerini gelenek ve göreneklerini rahatça uygulayabiliyorlar mı?
Lozan Antlaşması’yla hukukî statüsü belirlenmiş Batı Trakya’nın dışında Yunanistan’ın diğer şehirlerinde birçok İslâm ülkesinden gelmiş ve Yunanistan’a yerleşmiş Müslümanlar da bulunmaktadır. Sayılarının bir milyon civarında olduğu bilinmektedir. Çoğunluğu Atina ve Selânik’te yaşamaktadır. Burada yaşayanların en önemli sorunlarından biri, ibadetlerini yapabilecekleri camilerinin olmayışı, ölenleri defnedebilecek mezarlıklarının bulunmamasıdır. İmkânlar çerçevesinde dinlerini, gelenek ve göreneklerini yaşamaya ve yaşatmaya çalışmaktadırlar. Fakat gelecekte yaşanabilecek önemli problemlerin başında çocuklarına sağlıklı bir şekilde din eğitimini verebilecek kurumlarının olmayışı ve Hristiyanlarla evliliklerin giderek artmasıdır. Doğal olarak bu şekilde bir durum nesillerin değerlerinden uzaklaşması ve ailelerin parçalanmasına sebep olmaktadır.
Batı Trakya’da yaşayanlar nispeten dinlerini, kültürlerini, gelenek ve göreneklerini yaşamakta, tüm sıkıntılara rağmen gelecek kuşaklara bu değerleri kazandırma konusunda gayret ve mücadele etmektedirler.
– Bir yozlaşmadan söz edilebilirse, bunlar nelerdir?
Bugün dünyada yaşayan tüm toplumların en büyük sıkıntılarından birini insani erdemlerini kaybetme tehlikesi oluşturmaktadır. Müslümanlar olarak hedefimiz “iyi insan, ahlâklı Müslüman” olmaktır. Yüce Rabbimiz, kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bizlere böyle bir hedef gösteriyor. Peygamber Efendimiz yaşadığı hayatla bu konuda bizlere eşsiz bir örnek oluşturmuştur. Bugün bizler, İslâm Âlemi, bu hedeflerin neresindeyiz? Örnek bir Müslüman kimliği oluşturabiliyor muyuz?.. Soruları çoğaltmak mümkün. Ama maalesef bu hedeften çok uzağız. “Birbirimize merhametli”, “inkârcılara karşı onurlu ve zorlu” olmamız gerekirken, biz bunun tam tersini uyguluyoruz. İslâm âleminde var olan bu sıkıntılar her toplumu etkiliyor. Günümüzde kitle iletişim araçlarının, sosyal medyanın “kontrolsüz” kullanımı; toplumların yozlaşmasına sebep olmakta ve kendilerine ait değerlerden uzaklaşmasının yolunu açmaktadır. Dolayısıyla Batı Trakya’da yaşayan azınlığın da bunlardan etkilenmemesi söz konusu değildir.
Ayrıca farklı inanç ve kültürün içinde azınlık olarak bulunmanın da getirdiği durumlar, bu süreci daha da hızlandırmaktadır. Eğitim ve dini hayatın özel ve özerk yapısına azınlığın aleyhine olacak şekilde yapılan müdahaleler, azınlık insanının geleceğini sıkıntıya sokmaktadır.
-Bize zaman ayırıp sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Ben de sizlere teşekkür ediyorum. Yayın hayatına başlayan ve devam eden Edirne Evlâd-ı Fâtihan Dergisi’ne ve ekibine başarılar diliyorum. Evlâd-ı Fâtihan için bir ses ve nefes olan dergiye uzun ömürler niyaz ediyorum.
Bir yanıt bırakın