Kosova’nın Arnavutluk sınırı yakınında yer alan İpek, hem Sırp hem de Osmanlı tarihinde özel bir yere sahip. İpek, aynı zamanda, Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un babasının doğup büyüdüğü kent. İpek’te Osmanlı izlerini yaşatan çok sayıda eser de bulunuyor.
Macaristan’ın güneyinde, Kosova Cumhuriyeti’nin kuzeybatısında yer alan İpek şehri (Peç) Sırbistan’ın Müslü-man nüfusunun en yoğun olduğu bölgelerden Sancak bölgesi (Sırbistan) ile komşu olup batısıyla da Karadağ’a yakın bir konumda yer almaktadır. Osmanlı İmpratorluğu bünyesine ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından 20 Haziran 1543’de katılmıştır. Bu tarihten sonra aşağı Drava ve Tuna ırmaklarına kadar uzanan bereketli ovası dolayısıyla, Osmanlı serhad kalelerinin zahire ihtiyacını karşılayan bir tarım merkezi hali-ne gelmiştir. Zigetvar seferinde Kanuni Sultan Süleyman’ın bir süre İpek’te kaldığı bilinmektedir. İpek 1601 yılında Tir-yaki Hasan Paşa’nın arpalığı olmuş, Kanije fatihi Damat İbrahim Paşa’nın harekâtında üs görevi yapmış ve Kanije’nin fethinden sonra oluşturulan yeni eyaletine yine sancak olarak bağlanmıştır. Ertesi yıl kuşatma altında bulunan Kanije Kale-si’ni kurtarmak için gelen Serdar-ı Ekrem Yemişci Hasan Pa-şa da karargâhını burada kurmuştur. Kanije savunmasında yararlılığı görülen Kara Ömer Bey ise, zaferden sonra İpek Sancak Beyliği’ne getirilmiştir. 1664 de Kont Zrinyi, Ziget-var üzerinden Osek köprüsü ile beraber İpek’e doğru uzanan bir taarruza giriştiyse de, Sadrazam Fâzıl Ahmed Paşa ile Mehmed Paşa ve Kaplan Paşa’nın yaklaşması üzerine, bu böl-geden çekilmek zorunda kalmıştır. 1687’de Budin’in, ardın-dan Segeden’in düşmesi üzerine İpek, Avusturyalılar tarafın-dan kuşatılmıştır. Kale muhafızı Arslan Paşa can kaygısına düşmüş ve susuzluk yüzünden burayı teslim etmek zorunda kalmıştır .
Viyana bozgunun ardından 1689’da Avusturya karşı saldırıları sırasında İpek ve bütün Kosova işgale uğramıştır. Bu dönemde Osmanlılara ait eserlerin önemli bir kısmı tahrip edilmiştir. Avusturya kuvvetleri, ertesi yıl Mahmut Paşa idaresindeki Osmanlı güçleri tarafından yenilgiye uğratılıp geri püskürtülmüştür. Bu mücadele sırasında kasaba yandığı gibi Patriklik merkezi de yağmalanmıştır. Yüz binden fazla Sırp Osmanlıların intikamından korkarak Patrik Arsenije Cernojevic rehberliğinde geri çekilen Avusturya ordusunu takip etmiştir. Onlardan boşalan yerler batıda dağlık kesim-deki Müslüman Arnavutlarca doldurulmuştur. Böylece Ko-sova’nın dinî ve etnik yapısında önemli bir değişiklik mey-dana gelmiştir. Yavaş yavaş toparlanmaya başlayan İpek ise 1738-1739’da veba salgını ile yeni bir sarsıntı geçirdiyse de bu geçici olmuştur. 1690’dan sonra tahrip edilen Fethiye Fatih Sultan Mehmed Camii, kubbeli olarak ve geç dönem Osmanlı üslûbunu gösterir şekilde yeniden inşa edilmiştir. Kasabanın ilk ve en önemli camii olarak Bayraklı Camii adıya da anıl-mıştır. Diğer önemli yapı grubu 1719 yılında adı geçen Ob-rânzâde Mehmed Bey’in imaret ve medresesidir. Mevlevî-hâneye ise 1742 tarihli bir belgede rastlanır. Kasabanın ikinci medresesi XVII. Yüzyıl yapısı olmalıdır. Bununla birlikte İpek’teki bu eserlerin hiçbiri Osmanlı mimarisinin önemli örnekleri olmayıp basit taşra binaları nitelliğindedir .
XVIII. yüzyıl sonlarında İşkodra Derebeyi Buşatlı Mahmut Paşa İpek’i işgal ederek kendi arazisine katmışsa da 1831’de Hüseyin Bey idaresindeki Bosna Ordusu tarafından buradan uzaklaştırılmıştır. Bu mücadele sırasında İpek kasabası büyük zarar görmüş ve yanarak harap olmuştur. XIX. Yüzyılın ikinci yarısına ait Prizren vilayeti ve daha sonraki Kosova Vilayeti salnâmelerinde bir sancak merkezi olarak İpek hakkında geniş bilgi bulunmaktadır. 1874 tarihli salnâmeye göre kasabada 1829 ev, bir hamam, 525 dükkan, 11 camii, 2 medrese, 12 mektep, 8 han, bir kilise ve 2 de saat kulesi bulunmakta idi. 1879 tarihli Kosova Vilayeti Salnâ-mesinde bu bilgilere ek olarak bir de telgrafhanenin mevcut olduğu eklenmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin verdiği bilgilere göre ise İpek’te XX. Yüzyılın başında 10 Cami, iki medrese, 550 dükkân ve 10 han bulunmaktadır . I. Balkan savaşları sırasında İpek, Karadağ ordusu tarafından işgal edilmiş ve 1920’ye kadar buranın bir parçası olarak kalmıştır. Bu tarihten sonra ise Sırbistan’a katılmıştır .
Bilindiği gibi klasik Osmanlı düzeni dediğimiz yönetim biçiminde İmparatorluk geniş bir takım eyaletlere bölünmüştür. Eyaletler birkaç sancağın bir araya getirilme-siyle oluşturulmuş ve Eyalet yönetimi “Beylerbeyi” denilen üst düzey yöneticilere bırakılmıştır . Bu teşkilatlanma düzeni içerisinde İpek bir sancak olarak Budin Beylerbeyliği’ne bağlanmıştır . İpek Tanzimat’ın ilanına kadar mevcut statüsü-nü muhafaza etmiştir. Ancak Tanzimat’ın ilanıyla birlikte İm-paratorlukta eyalet yönetimi biçiminde yeniden yapılandır-maya gidilmiştir. 1842 yılı başından itibaren eyaletler sancaklara, sancaklar da kazalara ayrılmıştır. Sancakların yö-netimi doğrudan kaymakamların yetkisine bırakılmıştır . Bu yapılandırılma neticesinde 22 Mayıs 1850’de Prizren Kasa-bası Kaymakamlık statüsü ile Üsküp valiliğine merkez olmuş ve İpek Kazası Kalkandelen ve Vranye ile birlikte Prizren Kaymakamlığına bağlanmıştır .
1856 Islahat Fermanından sonra idarî anlamda eyalet teşkilatı kaldırılırken “Valilik” yerine “Mutasarrıflık” siste-mine geçilmiştir. 1864 ve 1867 yıllarında ise vilayet kanun-ları çıkartılarak mahallî yönetimlerde yeni düzenlemelere gidilmiştir. 1896 tarihli Kosova Salnamesi’ne göre İpek Sancağı’nda mutasarrıf olarak İbrahim Efendi bulunmak-taydı. Liva İdare Meclisi Mutasarrıf Efendinin başkanlığında (reis), naip, müftü, muhasebeci, tahrirat müdürü, metropolit vekili ve meclis kâtibi olmak üzere toplam sekiz kişiden meydana geliyordu. Ayrıca tahrirat kalemi, muhasebe-i liva kalemi, tahrir vergi kalemi, defter-i hakanî İdaresi, nüfus kalemi, İstatistik komisyonu, bidayet mahkemesi, zaptiye meclisi, telgraf ve posta idaresi, duyun-ı umumiye dairesi ve belediye dairesi bulunmakta idi .
İpek Kazasında 1896 yılında merkeze bağlı oniki mahalle, dört nahiye ve 192 de köy bulunmaktaydı ki 1896 yılı salnamesine göre bu köyler; İstrobça ve Şibovik, Oto-ban, Ozorim, İrnobirde, İstodeniçe, İvrele, İstok, Otomançe, Ohçe, İzbeçe, İstaraduran, Opraska, İzlokokân, Eştol, İşta-riçe, Oymir, İmlekân, Aşkarşenik, İsferka-i gaş, İvragofçe-i bala vezir, İsterliçe, İştenik, İzlovik, İsfeka-i Doğan, Üstüb, İsatfeçe, İvarnofçe, Brestovik, Belopole-i Bogor, Bakiye, Belbeçe, Polova, Polan, Baniçe, Prekale, Perigoda, Berkova, Baniçe ve Şikovine, Bograke, Balinçe, Boboyoçe, Beloçeçe, Perçova, Podisalha, Paskaliçe, Paaberakhan, Babik, Berolik, Yokân, Paran bala, Paran zir, Yüceske, peştan, Pezic-i bala, Pezic-i zir, Yohsenik, Belopole-i has, Pavlan, Toçep, Ter-bohçe-i kebir, Terbohçe-i sagir, Terşenik, Trebovik, Çerno-lak, Çerfolez, Çerince, Çabik, Çopova, Çelopek, Çernovir-leşine ve Bovoşe, Diragonce, Deren, Direnofçik, Dersenik, Dolçe, Dobridol Şakir, Dobovik, Dolova, Dognova, Dobrodol Garçar, Direnofçe-i Botok, Dobova, Dirnova, Dirnofçe-i kabaş, Rakoş, Rodnik, Radolefçe, Rohot, Resnik, Rikova, Rahoşik, Raşik, Rodice, Damon, Renofçe, Radafçe, Zabirke, Jalçe, Jakova, Sikova, Sina-yı maa Koraga, Simogarle, Şanofçe, Şoşice-i Podgor, Sıga, Dahak, Toryak, Galobofçe, Iglara, Groşdefçe, Glaviçiçe, Galokân, Grabo-vinçe, Grabofçe, Grabice, Gabrinik, Karnike-i bala ve ziri, Kuş, Kaşice, Kuşerc, Karniçe, Kroşova Çakova, Kılne-i yaşa, Kılnafçe, Kabova, Kroşova Paşa, Kroşfeçe, Kotradik, Kasorik, Kapusı, Kalinçe, Körkövik-i kebir, Körkövik-i sagir, Keskova, Kürefofçe, Lokafce-i Lol, Lopozde, Lokaf-çe-i Pek, Loçine, Leskofcik, Lozbece, Löke, Leboşe, Nlojan, Leşan, Lotoğlave, Lopole, Labiyan, Libe, Lepban, Mojo-vine, Mopertir, Morga, Melçovik, Novesil derin, Nekrofçe, Nakle-i Pek, Bayırkân, Naklafka, Senbole, Novesil Zaim, Novesilvi, Vokinik, Virminçe, Vidanye, Volikak, Verik Boşeçine-i baba, Yaplaniçe-i Paşa, Yagoda, Yalofçe, Yapla-çine-i Kebir, Yablaniçe-i Sagir, Yeniköy, Malay ile Lotve, İştovil-i Sagir, Doğnevorugova, Rakalaga, Rugova-i atik, İştevil-i Kebir, Bepik Rugova, Koşotan, Yaşaniçe-i Rugova, Kukeşte, Çaçay, Bogay ve İşgaril’den meydana geliyordu .
Osmanlı Devleti Rumeli’ye geçtiği andan itibaren yerli ahali ile iyi geçinme politikası uygulamış ve fethettiği topraklarda sömürge siyaseti takip etmediği için fetihten kısa bir süre sonra Balkan yarımadasının iskânına öncelik vermiştir. Anadolu’da olduğu gibi Balkanlarda da Türkleşme ve İslamlaşma, birbirine paralel yürütülmüştür. Ne var ki sonraki asırlarda durum tersine dönmüş ve Rumeli’deki demografik yapı Türk ve diğer Müslüman unsurların aley-hine olarak dengesini yitirmeye başlamıştır.
Kosova Vilayeti dâhilinde 1880 yılında yapılan nüfus sayımına göre o tarihte Priştine sancağına tabi olan İpek Kazasında 23.221 erkek sayılmıştır. Bunların 16.065 Müslüman, 5.310’u da Hıristiyan idi. Hıristiyanların 1.300’ü Katolik, 4.010’u ise Ortodokstu. Ayrıca aynı tarihte İpek’de muhacir statüsünde 1.846 adet Müslüman erkek nüfus bulunmaktaydı. Bu muhacirlerin bir kısmı aileleri ile bu bölgeye iskân edilmişler, bazıları ise geçici olarak burada tutulmaktaydılar . Söz konusu muhacirler Rumeli Vilayetle-rindeki gayr-i müslimlerden görmüş oldukları zulüm ve baskılardan dolayı Kosova’ya sığınmak zorunda kalan Müslüman Boşnak ve diğer unsurlardan oluşmaktaydı . Aynı tarihte Priştine sancağının toplam erkek nüfusu ise 59.810’u Müslüman, 31.363’ü Hıristiyan, 62’si Yahudi, 26.273’ü de muhacir olmak üzere 117.508 kişiden oluşuyordu. Bu verilere göre İpek Kazasının nüfusu Priştine sancağının toplam nüfusunun yaklaşık % 19’luk kısmını oluşturuyordu .
1895 yılında yapılan nüfus sayımına kadınlar da dâhil edilmiştir. Buna göre İpek’de 24.852’si Müslüman, 9.468’si de Hıristiyan toplam 29.851 kişi yaşıyordu. Aynı tarihte Priştine sancağının toplam nüfusu 132.450’si Müs-lüman 73,294’ü Hıristiyan olmak üzere 205.744 kişiden meydana geliyordu . 1896’da yapılan nüfus tespit çalışmasına göre ise İpek’te merkeze bağlı oniki mahallede ikibin hâne ve Rugova, Podgor, Beran, Orta isimli dört nahiyede ve 192 köyde 12.977 kişi yaşıyordu. Bunların 7.978’i Müslüman, 4.999’u Ortodoks ve Katolik Hıristiyan ve pek azı da Kıptî olarak kayıtlara geçmiştir. 1900 yılında yapılan nüfus sayımında ise kadınların eksik sayıldığı görülmektedir. Bu sayım dikkate alındığında İpek’de 25.086’i erkek, 148’i kadın Müslüman; 1.935’i erkek, 97’si kadın Rum; 5.879’u erkek, 30’u kadın Bulgar; 51’i erkek Katolik; 1.245 erkek Latin; 147 erkek gayr-i müslim Kıptî olmak üzere toplam 34.343 erkek, 275 kadın nüfus bulunduğu anlaşılmaktadır .
İpek’te merkeze bağlı İsmail Efendi, el-hac Mah-mut Efendi ve Osman Çavuş mahallelerinde 1848 yılının Ocak-Nisan arasında kalan dört aylık dönemde Hıristiyan nüfustan sekiz doğum ve dört ölüm gerçekleşmiştir. İpek merkeze bağlı 111 köyde ise 47 kişi doğmuş, 31 kişi de ölmüştür. Bu süreçte çeşitli nedenlerle 4 kişinin iş göremez hale geldiği anlaşılmaktadır. Ölenlerin üçü üst (a’la), sekizi orta (evsat) ve onaltısı da alt (edna) düzey vergi mükellefi durumundaydılar . Aynı yılın Mayısından Ağustos sonuna kadar geçen 4 aylık süreçte İsmail Efendi, el-hac Mahmud Efendi, Osman Çavuş ve Ali Çavuş mahallelerinde oniki doğum, sekiz ölüm gerçekleşirken 133 köyde ise yirmiiki doğum, kırkaltı da ölüm meydana gelmiştir .
Osmanlı Devleti Balkanların tamamında olduğu gibi İpek’te de eğitim ve öğretime önem vermiş, gerek müs-lim ve gerekse gayr-i müslim vatandaşlarına ayırım gözet-meksizin eğitim alanında hizmet götürmeyi esas almıştır. Özellikle II. Abdülhamid’in iktidarına rastlayan yıllarda Balkanlarda ciddî bir eğitim politikası takip edilmiş, Koso-va’da bu alanda önemli yatırımlar yapılmıştır. 1903 tarihin-de tedrisata başlayan 511 okulun 162’sinin Kosova Vilaye-ti’nde inşa edilmiş olması bunun bâriz bir örneğini oluştu-rur. Bu okulların biri idâdî olup İpek’in de dâhil olduğu Prizren sancağında bulunmakta, geri kalan 161 tanesi ise İbtidâiye mektebinden oluşmakta idi . Bununla birlikte ba-zı özel nedenlerden ötürü bu bölgede eğitim kurumlarının açıldığı da olmuştur. Özellikle de bazı Hıristiyan din adam-larının halkın inanç ve düşüncelerini etkilemeye dönük faaliyetlerde bulunmaları, müslim ve gayr-i müslimler ara-sında kız alıp vermenin yaygınlaşmaya başlaması devleti eğitim alanında tedbir almaya zorlamış; bu nedenle İpek ve Yakova kazalarında iki rüştiye mektebi, köy ve nahiyele-rinde de sıbyan mekteplerinin açılmasına, rüştiye mektep-lerinde hocalık yapacak kişilere de aylık yüzer kuruş maaş bağlanmasına Meclis-i Vala tarafından 20 Mart 1867’de karar verilmiştir . 1889 yılına gelindiğinde ise İpek Sanca-ğının merkezinde iki medrese, bir rüştiye ve on da sıbyan mektebi bulunuyordu .
Osmanlı Devleti’nin XIX. yy’da giderek bozulan ekonomisini ayakta tutmaya çalışan önemli gelir kalem-lerinden birini cizye vergisi oluşturuyordu. Gayr-i müslim-ler gelir durumlarına göre edna, evsat, a’la (alt, orta, üst) sınıflarına ayrılmış ve bunlardan 12, 24 ve 48 akçe olarak söz konusu verginin tahsili yoluna gidilmiştir . Bu tasnif Tanzimat sonrasındaki uygulamalara kadar yürürlükte olmasına rağmen, bu tasnife göre belirlenen miktar zamana ve yere göre değişmiştir. XIX. yüzyılda cizye konusunda ilk değişiklikler II. Mahmut döneminde yapılmıştır. II. Mahmut 26 Nisan 1834 tarihinde bir irade ile vergi miktarlarını yeniden belirlemiştir. Buna göre; a’la 60 , evsat 30 ve edna da 15 kuruş olarak tespit edilmiştir .
İpek reâyâsı ile ilgili 1849 tarihli cizye defterine göre merkezde vergi vermekle mükellef 575 kişi bulunu-yordu. Bu mükelleflerin 19’u üst, 113’ü orta ve 443’ü de alt seviye grubuna dahil idiler. Bir başka ifadeyle vergi mükel-lefi olan şahısların % 3.4’ü üst, % 19.6’sı orta ve % 77’si de alt vergi düzeyine sahipti . Söz konusu cizye defterinde İpek’de merkeze bağlı bulunan 4 mahallenin adı zikredilmiştir. Buna göre İsmail Efendi mahallesinde vergi vermekle mükellef 169 kişi vardı ve bunların 11’i üst, 31’i orta, 127’si ise alt gruptan; el-hac Mahmut Efendi Mahal-lesindeki 205 mükellefin 3’ü üst, 41’i orta, 161’i alt gruptan; Osman Çavuş Mahallesi’ndeki 114 mükellefin 4’ü üst, 24’ü orta, 86’sı alt gruptan idi. Yine İpek’te Latinlerin ikamet etmekte olduğu Ali Paşa mahallesinde ise toplam 22 vergi mükellefi bulunuyordu. Bunların 20’si alt, 2’si ise orta seviyede idi. Bunlardan başka bir de İpek’de bulunan bir manastırda 22 vergi mükellefi papaz bulunuyordu. Bun-ların 1’i üst, 4’ü orta, 17’si de alt gruptandı. İpek’de bulunan vergi mükellefi Hıristiyan Kıptîlerin sayısı 13 idi ki bunların 10’u alt, 3’ü de orta sınıfa aitti. Aynı tarihte ipek’te ikâmet eden 20 yabancının 12’si orta, 8’i de alt seviye grubuna dâhil edilmişlerdir .
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Osmanlı Devleti’nin 1389 senesindeki I. Ko-sova Savaşı sonrasında iyice genişleyen ve kökleşen hâkimiyetiyle beraber İpek ve hava-lisi hızla Türkleşmeye ve Müslümanlaşmaya başlamış ve fethinden kısa bir süre sonra Budin Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1839’da Tanzimatın ilanından sonra Üsküp Valiliği bünyesindeki Prizren Kaymakamlığına kaza statüsü ile tabi olan İpek gerek eğitim, gerekse imarlaşma faaliyetleri alanında önemli mesafe almıştır. Balkan Savaşlarından sonra, 22 Mart 1913 Londra Sefirler Toplantısı sonucu Arna-vutluk’un bağımsızlığı tanındığında, içinde yer aldığı Kosova bölgesiyle birlikte, Sırbistan sınırları dâhilinde kalmıştır.
merhabalar ben annemin dedesi ahmet oglu mülazım ramazan aga yı arıyorum bulamadım dogum 1871 selanik 1912 ölümü neresi bilinmiyo türkiyede nufusu kırşehir saygılarımla 0536 48 86 66