Ülkemizde “Pomakların Türkiye tarafından Türkleştirildiği” iddiaları gündemden
düşmüyor. Yerel Yunan basını bu meseleyi son zamanlarda manşetlerine taşıyor.
Mesele yeni değil. Bu, devletin resmi politi-kasıdır. Devletin eski 2.kanalı Net TV’de, 7 Mart 2003’te, “Alli Diastasi” (Başka Boyut) isimli progra-mında, 1996’da İskeçe’de 4.cü Kolordu Komutanlığı yap-mış Dimitris Dimu isimli generalin iddiaları gündemimizi işgal etmişti. General, Balkan kolundaki “Müslümanlar”la ilgili programda Türkiye’nin Trakya’daki Pomakları Türkleştirdiğini iddia etmişti.
Aynı görüşleri 06.02.2003 tarihli “Elefteros Tipos” gazetesinin “Savunma ve Diplomasi” ekindeki maka-lesinde de sunmuştu. Aynen aktarıyoruz:
“POMAK KÖYLERİ; ÇAĞDAŞ TÜRKLEŞTİRME FABRİKASI”
“…Bu insanlar (“Pomaklar”) aslen Hıristiyan-dırlar. “Pomaklar”, Bizans’ın eski koruyucularıdır. Zama-nında Bulgarlar gelip bunları zorla Bulgarlaştırdı. 17.ci yy’da Türkler onları barbarca astı, kesti ve zorbalıkla Türkleştirdi.
Bu zulme bizim devletimiz de katıldı. Zamanında yanlış yaparak, Doğu Bloku’na karşı, 1954 Fessopulos genelgesiyle Lozan’ı çiğneyerek; “Pomaklar’a bundan böyle Türk denmesi” ni kanunlaştırdı. Buna uymayanlar da yaptırımla tehdit edildi. Bu insanların Türkleştirilmesi için bu zorbalık ve baskılar bugün de aynen sürmektedir.
Pomaklar’ın Türkleştirilmesi için, evlerine zorla uydu antenler taktırılarak Türk kanallarını izletiyorlar. İyice Türkleşsinler diye. Ben o bölgeyi gezdim; Şahin Kö-yüne “Küçük Ankara” demektedirler. Türklük propandası buradan pompalanıyor. Burası Türklüğün bel kemiğidir.
Bu insanlara Türk kimliği dışında bir etnik kimlik tayin edebilmemiz için çalışmaları elden bırakmamak lâzım. Bunlar, Türk mü, Bulgar mı, Yunan mı? Veya başka bir şey mi?
1996’da, benim dönemimde yayınlattığım “Re-simlerle Pomak Köylerine Yolculuk” isimli kitap incelen-diğinde, açıkça görülecektir ki, bu insanlar Turan ırkından değildirler. Kesinlikle Türk değillerdir. Bulgar ise hiç değiller. Direkt olarak Pomakların Yunan olduklarını söylemiyorum, fakat M.Ö. Yunanlaştıklarından dolayı tabiatıyla Helenizmin ayrılmaz bir parçasını teşkil ediyorlar. Asıl adları Agriyan’dır. Eski Trak yerlileri olan Agriyanlar/Pomaklar, Büyük İskender’in döneminde Yunanlaşarak, Yunan yerleşim merkezlerinde Yunanlarla bütünleşerek özümlenmiş, Yunan kültürü içinde erimişlerdir. Nihayetinde Yunanlaşarak B. İskender ile Yunan medeniyetinin İmparatorluğunu kurmuşlardır.
Bu insanların kendi dilleri, dinleri vardı. Dinlerini Türkler aldılar, bir tek dilleri kaldı. 4.cü Kolordu olarak, dönemimizde vatani ve yüksek bir hizmeti gerçekleş-tirmeyi amaç edindik. Pomaklar’a dillerinin bir eksiği olan yunan harfli bir yazı ihdas ettik. Onlara, bir yazı şekli icat ederek, kendi dillerini ve tarihlerini zapta almaları için yardımcı olduk. Ben şahsen ordumdan gönüllü Pomak erlerini tespit ederek onlara bu yönde teşvikte bulundum.”
Yunan basınında azınlıkla ilgili yayımlanan bu tür haberleri mümkün mertebe arşivlemeye çalışıyor,. zamanı gelince iktibas ediyoruz.
Ordusundan gazetecisine, bilim adamından devlet yöneticisine varınca-ya kadar, herkes bu ülkede birlik olmuş, Batı Trakya Müslümanlarını veya Türk Azınlığını parçalamakla meşgul. Bu konuda sürekli bir seferberlik içeri-sindedirler.
Dışişleri Bakanlığının B.Trakya’daki büyükelçilerinden biri birkaç yıl önce Batı Trakya Türk basınına verdiği bir yemekte, azınlık basın mensuplarını sürekli (Türk) milli kimlik ve azınlık sorunlarıyla ilgili ha-ber yaptıkları için eleştirmişti. Azınlığımızın asıl sorunlarının bunlar olmadığını ifade ederek biraz da (kendisine göre) tütün ve ekonomi gibi gerçek sorunlarla uğraşmaları gerektiğini dile getirmişti.
Ben de cavaben şöyle yazmıştım:
Siz önce kendi basınınıza bir yemek verin ve onlara bizimle uğraşacakları yerde, memleketin asıl meseleleriyle uğraşmalarını tavsiye edin. Bizler değil, asıl boş işlerle uğraşanlar, Türk ve İslam karşıtı Yunan basınıdır. Gerçi onlar kendilerine göre boş işlerle değil, “milli bir tehlike”yi bertaraf etmekle, yani Batı Trakya Türk azınığını parçalamakla uğraşıyorlar. Bunu da kendi kendilerine yapmadıkları ortadadır. Zira Azınlığımız konusunda resmi ideolojinin sözcülüğünü ve tetikçiliğini yaptıkları, yayımlarından bellidir. Hepsi azınlık konusunda aynı yayın politikasını sergilemek-tedirler. Bu bir tesadüf olmasa gerek. Arada bir cılız aykırı sesler de plânın bir parçası. Ayrıca samimi de olsalar, bunlar genel kanıyı etkileyecek çaptan epey uzaktırlar.
DEĞİŞMEYEN “HASTALIKLI” ZİHNİYET
Gerek yönetim gerekse güdümlü Yunan basını, milli kimliğimizi ve bütünlüğümüzü ortadan kaldırmaya yönelik bölücü faaliyetlere karşı direnince ve yapılan yalan haberleri ve propagandalarını ortaya çıkarınca, bizleri boş işlerle uğraşmakla suçluyor. Anlaşılan bu işin kodamanları maskelerinin düşürülmesinden epeyce rahatsız olmuş. Bu demektir ki, bizler doğru yoldayız.
Pomaklık meselesi her zaman olduğu gibi gün-celliğini koruyan ve birilerinin sürekli gündeminde olan bir meseledir. Anlaşılan önümüdeki süreçte de bu mesele gündemden düşmeyecektir.
Batı Trakya’da yaşayan “Müslüman Azınlığın” özellikle Rodop dağlarında yaşayan kısmın neredeyse yüzde yüzü kendisini Türk İslam kültür ve medeniyet havzasının ayrılmaz bir parçası olarak telakki etmektedir. Her toplumda olduğu gibi, doğal olarak onların içerisinde de irapta mahalli olmayacak düzeyde kendilerini darwinist, ateist, komunist, anarşist olarak tanımlayan ve farklı düşünen insanlarımız da var. O da bunların hakkıdır. Herkesin istediği gibi olmaya, yaşamaya, kendini tanım-lamaya hakkı vardır. Ama toplumumuzun kahır ekseriyeti etnik köken hastalığını ve başkalarının tanımlamalarını kale almaksızın kendisini Müslüman Türk Azınlığı olarak ifade etmektedir. Bu böyle olmasaydı eğer, bugün Batı Trakya Türk Azınlığı ve verdikleri onurlu insan hakları mücadelesi olmazdı.
İYİ DE BU NE PERHİZ, BU NE LAHANA TURŞUSU!
Şimdi birileri şöyle diyebilir: İyi de, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlık davasının varlık sebebi olan Pomak Türklerinin Türk ve İslam özelliğini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetler sadece Yunanistan’da değil, bugün en hızlı bir şekilde Türkiye’de sürdürülmektedir. Bu davaya aykırı değil midir?
Doğru olabilir. Bunun sistematik ve kasıtlı bir asimilasyon hareketi olup olmadığını henüz tam bilemi-yoruz. Nasılsa zamanla ortaya çıkacaktır. Hiçbir şey gizli kalmaz. Ama Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar bir Pomak örgütlenmesinin söz konusu olduğu ortadadır. Altı adet Pomak derneği, bir çatı altında birleşerek federasyon kurdu. Bunların daha çok Bulgaristan menşeili bir hareket içeresinde olduklarını biliyoruz. Batı Trakya’ya henüz uzanmış değiller. Belki Batı Trakya’da o harekete yönetim temkinli duruyor olabilir. Çünkü Yunan devletinin resmi Pomak politikası onların Helen kökenli oldukları üzerine kuruludur. Bulgaristan göçmen-lerinin ağırlıkta olduğu Pomak örgütlenmesinde ise ağırlık kazanan görüş Slav kökenliliktir.
Aslında bu iş oldukça karmaşık ve çetrefilli ve henüz oturmuş bir bilimsel görüş yok. Ama belli ki bazı güç odakları işsiz birilerine iş bulmuş onlarla ortalığı tamamen karıştırmak istiyor. Daha bilimsel olarak net bir temele, zihin olarak net bir kafaya ve toplum olarak tek bir görüşe sahip değilken, birileri kalkmış kera-meti kendinden menkul bir şekilde Pomak milletinden, hatta onları örgütleyerek ulusal bir Pomak devleti kurmaktan bahsetmektedirler. Ben bunları takip ettiğim için biliyorum. Özellikle Bulgaristan’da yaşayan bazıları bu hareketin ileride bir bağımsız Pomak devletinin temellerini oluşturduğunu dillendirmişlerdir. Bugün Batı Trakya’da Helen Pomaklığını savunanların yarın bir Pomak devleti talebiyle karşılaştıklarında ne yapacaklarını çok merak ediyorum.
Türkiye’deki Pomak örgütlenmesi içerisinde kendilerini Pomak Türkleri olarak tanımlayanların olduğunu da belirtelim. İzmir ve İnegöl derneklerinin tabelasında Pomak Türkleri tanımlaması mevcuttur. İnegöl derneğinin kurucu başkanı da Pomakların köken olarak Hun, Kuman, Kıpçak olduklarını belirtmiştir.
TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Şimdi diyecekler ki, madem biz de Türk olduğu-muzu iddia ediyoruz ve dolayısıyla Türkiye’nin Batı Trak-ya Politikası Batı Trakya Türk Azınlığı tezi üzerine kuru-ludur, o zaman Türkiye bu derneklere neden izin veriyor?
Çok basit. Türkiye demokratik ve özgür bir ülkedir. Kim ne dernek kurmak istiyorsa kurabilir. O Türkiye’nin de resmen o görüşte olduğunu göstermez. Türkiye görüşlere, inançlara saygılı bir hukuk devletidir ve insanların istedikleri gibi kendilerini ifade etmeye, tanımlamaya ve o tanımlama altında örgüt-lenmelerine izin vermektedir. Gerisine karışmaz. Eğer bir takım insanlar Türk bile olsalar, kalkıp da “biz Türk olmak istemi-yoruz, bundan böyle kendimizi Kürt, Slav, Bulgar vs olarak tanımlıyoruz ve Türk vatandaşları olarak böyle yaşamak istiyoruz” derse devlet buna karışamaz. Devletin görev-leri vatandaşlarının meşru talepleri doğrul-tusunda hizmet vermektir.
Yukarıdaki açıklamam, hukukun üstünlüğünü ve Türkiye’nin mevcut politik durumunu göz önünde bulundurarak yaptığım bir açıklamadır. Böyle bir soruya verilecek en makul ve hukuki cevap budur.
YUNANİSTAN’DAKİ DURUM
Mesele bu kadar basit ve açıktır. Biz Batı Trakya Türkleri olarak kendimizi istediğimiz/inandığımız gibi ifade etme hakkına sahibiz. Yunan devleti veya herhangi bir devlet bizlere “ben sizi tanımıyorum” deme hakkına sahip değildir. Yunanistan bizleri Türk olarak tanımıyor, ama bize ne! Biz kendimizi bildiğimiz gibi olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Yarın bir kısım insanlar ortaya çıkıp biz Pomak Azınlık’ız özerklik istiyoruz, ayrı okul, müftülük, cami istiyoruz dese ne yaparlar belli değil. Ama bence onları da tanımayacaktır devletimiz. Çünkü onların amacı Pomak hakları değil, Pomakları kullanarak Batı Trakya Türk Azınlık Haklarını ortadan kaldırmaktır. Kısacası İslam ümmetinin birliğini bozmaktır.
POMAKLARIN TÜRK OLDUĞUNU SAVUNMA HAKKI
Ey Cengiz Ömer! Sen ve senin gibiler Pomakların Türk olduğunu savunuyorsunuz, hatta bu anlamda mahkemelerde süründürülerek binlerce euroluk tazminat cezalarına çarptırıldınız, ama anavatanınız Türkiye sizin gibi düşünmüyor. Bak Türkiye’de Türk ve İslam söylem-lerinden arındırılmış bir Slav Pomak Örgütlenmesi var. Kime ne anlatıyorsun? diyenlere (özellikle yerel Yunan basınına) gelince:Bizim gibi inananlar, Türkiye bizlere öy-le empoze ettiği için, öyle istediği veya emrettiği için değil, bizzat kendi hür irademizle Türk olduğumuz için, Türk olmayı seçtiğimiz için ve öyle inandığımız için TÜRK’üz.
TÜRKİYE’NİN POMAKLARI ASİMİLE ETTİĞİ TEZİ YANLIŞTIR: TRAKYA ELDEN GİTMİYOR
Türkiye’de Pomaklar Slav kimliği ile dernek kuruyorsa, bu, Türkiye’nin kanunları dâhilinde olan Türkiye’nin Yunan tezlerini çürüten bir durumdur. Demek ki Yunan basınının, siyasilerin ve bazı hukukçuların iddia ettiği gibi Türkiye ne içinde ve ne Batı Trakya’da Azınlığı Türkleştirme siyaseti gütmüyor. Demek ki Trakya elden gitmiyor. Yunan devleti artık bu feryadı ve feveranını durdurmalıdır. Türkiye Batı Trakya’da Pomakları Türkleştirme derdinde değildir. Hele Türkiye’de hiç değildir. Benim gibi Türk olduklarını savunan veya benimseyen Pomaklar -ki Batı Trakya’da çoğunluğu oluşturmaktadırlar-, asla Türkiye dayatıyor veya istiyor diye değil, tamamen kendileri öyle istedikleri için, öyle hissettikleri için Türk’türler. Bu kadar basit.
Bundan sonra artık kim ne istiyorsa desin veya yapsın, bir mana ifade etmez ve gerçekleri değiştiremez. Biz neysek ve ne olmak istiyorsak o’yuz. Kim ne olmak istiyorsa da gitsin o olsun. Herkes kendini tanımlama hakkına sahiptir.
KİMLİK, BİR KÜLTÜR VE TERCİH MESELESİDİR
Şurası kesindir ki, insanın hangi ana-babadan/milletten geldiği önemli değil. Önemli olan hangi milletten hissettiğidir. Türk olarak doğmuş olmak bir şey ifade etmez. Önemli olan bu şekilde inanarak ve hakkını vererek yaşayabilmektir. Müslümanlık için de aynı şey geçerlidir.
İyi ama ben Türk anne-babadan doğdum, Alman olamam bu benim kaderimdir, demesin kimse tamamen yanlış. ABD ve Avrupa ülkelerine göç eden farklı etnik kökenden gelen milyonlarca insan oradaki kültürü ve dili benimseyerek ben Amerikanım, Fransızım diyebiliyor ve kökeninin bir anlamı kalmıyor. Netice olarak, nereden geleceğimizi tayin edemeyiz, ama nereye gideceğimiz bizim elimizdedir. Budist aileden dünyaya gelmiş olmak kaderdir, ama öyle yaşamaya devam etmek kader değildir. Bu sizin farklı dini seçmenize engel olamaz. İnsan istediğini seçer ve öyle yaşar. Kimlik de böyledir.
NE HİSSEDİYORSAN O’SUN
Bir defa kimlik, bir aidiyet meselesidir. Kendinizi hangi kültürden ve milletten hissediyorsanız, ondansınız. Ne hissediyorsanız, o’sunuz. Kimlik meselesi bir ırk, etnisite meselesi değildir, çünkü artık yeryüzünde saf kan, saf ırk yok. Ayrıca olsa da farketmez, çünkü böyle bir tanımlama ırkçı ve tehlikeli bir tanımlama olur. Bizim bu tip tanımlamalarla işimiz olmaz. Dolayısıyla, kimin kimden, nerden geldiği önemli değil. Önemli olan en başta bilinçli insan olmaktır ve insanlığa fayda sağlayan inanç ve kültür sahibi olmaktır. Bizler inanç ve kültür olarak Türk İslâm kültürüne ait hissediyor ve bununla gurur duyuyoruz. Bizim için Türk olmak etnik anlamda Türk olmak değil, kültürel anlamda Türk olmaktır. Türk ve İslam kültürünün, geçmişte olduğu gibi bugün de dünyanın muhtaç olduğu barışı getirecek bir kültür olduğuna inandığımız için Türk İslam kimliğine daha da bağlanıyor ve savunuyoruz. Pomak oldukları farzedilen birileri de kalkmış, biz Türk ve İslam içerikli bir Pomak kimliği istemiyoruz, dinsiz, imansız veya ortodoks slav içerikli bir Pomak kimliği istiyoruz, diyor ve örgütleniyorsa o da onları ilgilendirir. İstedikleri gibi yaparlar. Son kararı verecek olan halktır. Kim nereye isterse oraya gider.
YUNANİSTAN’DA TÜRK OLMAK
Yunanistan’da yaşıyor olmak, böyle inanmak ve bu düşünceleri dile getirmeye mani olduğu kanaatinde değiliz. Ülkemiz de demokratik bir ülke ve iyi-kötü bir hukuk dev-letidir. Farklılıklara pek tahammülü olmamakla ve hakla-rımızı ihlal etmekle birlikte son zamanlarda en azından va-tandaşlık haklarında göstermelik de olsa bir iyileşmeye git-miştir. Basın ve ifade özgürlüğüne zaman zaman bü-yük darbeler indirilse de bir dereceye kadar farklı ve hatta uç görüşlere saygı duyan ciddi bir kitle de var bu memlekette. Azınlık basınına ağır ceza verenleri sert-çe eleştiren sağduyulu demokrat insanlar da az değil ve hakkını yememek lazım. Bunların sağduyusunun yönetim kademesine daha çok yansıması en büyük temennimizdir.
Ayrıca, ben bunları Yunanistan’a karşı oldu-ğumdan da yazmıyorum. Böyle inandığım için, dü-rüstçe yazıyorum. Farklı düşünenlere de saygım var. Onlar da bana saygı duysun. Ayrıca Türk ve Müslü-man olarak Yunanistan vatandaşı olunabilir ve zaten öyledir. Bunu zamanla herkes hazmetmeyi öğrenecek-tir. Başka çaresi yok. Aynı şey İstenbul’da yaşayan Rumlar için de geçerli. Onlar da vatandaşı oldukları Türkiye’de inandıkları gibi yaşama hakkına sahip-tirler. Ortodoks Yunan olarak Türk vatandaşlığında hayatlarını sürdürebilirler ve zaten öyledir. Orada bu duru-mu hazmedemeyenler varsa, onlar da zamanla hazmetmeyi öğrenecektir. Şu an görünen o ki, Türkiye’de halklara tanı-nan özgürlükler ve hoşgörü dünyada örnek sayılacak türdendir. Yunanistan’da da böyle olur inşallah.
Allah’ın dünyamızdaki barışı, insan haklarını, insanca yaşama olanaklarını arttırması için dua edelim.
Son söz: Ne olduğumuz değil, ne olacağımız önemlidir.
Bir yanıt bırakın