Dostlar ! Hikayemiz devam ediyor

Evlad-ı fatihanın geçmişte ve şimdi yaşadıkları bizim hayatımızdır. Mutluluklarla, hüzünlerle iç içe geçmiş bir tarih, yine mutluluk ve hüzünle devam eden günler ve yıllar. Duyunca sevindiğimiz, bazen kahrolduğumuz haberler, olaylar. Hikayemiz devam ediyor.

Hayat serüveni böyledir. Mutlak mutluluğu dünyada bulamazsınız. Bazen kışı, bazen yazı yaşarsınız. Bazen yokuş çıkar, bazen yokuş inersiniz. Büyüklük düşmemek değil, düşünce ayağa kalkabilmektir.

Milletlerin kaderi de böyledir. Eğer bir millet ulu çınar gibi tarihin derinlerine kök saldıysa zaferler de görmüştür, yenilgiler de. Vefa da görmüştür ihanette. Hele Rumeli gibi tarihin her döneminde hareketli bir coğrafyada yaşıyorsanız, süprizlere her an hazırlıklı olacaksınız. Güçlü olmalısınız. Günlük planlarınızın yanında, uzun vadeli gelecek tasavvurlarınızın da olması gerekir.

Rumeli topraklarında bizim huzur kaynağımız sevgi ve paylaşıma dayanan aile ve toplum yapımız ile milli devletimizin adaletli ve kudretli yönetimidir. Araştırmalar, tecrübeler bize şunu gösterdi ; Aile sağlamsa toplum da sağlam, aile çürükse toplumda çürüktür. Tarihten silinen toplumlar, savaş, fakirlik, göç sebebiyle değil, aile yapısının çürümesi iledir.

Tarihin kırılma dönemindeyiz. Bireyselliğin öne çıktığı, dayanışma kültürünün aşındığı, geleneksel aile bağlarının gevşediği dönemi yaşıyoruz.

Evlad-ı fatihan şüphesiz tedbirler alıyor direniyor ama zorluklar var. Bir taraftan dünyayı kasıp kavuran çözülmeler, diğer taraftan değişik kültürel ve dini yapılarla iç içe olma ve herşeyden önemlisi görünür görünmez baskılar.

Evlad-ı fatihan imkanlarını da zorlayarak camiler, okullar, üniversi-teler açıyor, dernekler vakıflar kuruyor. Gazeteler, dergiler çıkarıyor. Çocukla-rını başta ülkemiz olmak üzere değişik ülkelere öğrenci olarak gönderiyor. Çok güzel ! Ama yeterli değil. Öyleyse destek olmalıyız, kardeşlerimizle işbirliğini geliştirmeliyiz. Destek ama kime? Hem de nasıl bir destek? Kanaatime göre, iyi niyetli, verimli, üretken çalışmalara destek. Ayrıca yerel yönetimlerine, yerel yapılanmalarına, iç işlerine karışmadan destek.

İşbirlikleri, bağlantılar, tanış, akraba çıkar temelli değil ilkeler üzerine olmalı. Gönüllük esasına kardeşlik hukukuna dayanmalı. Yönlendirme, yönetme, akıl verme, tahakküm etme kabul edilir anlayış değildir.

Evlad-ı fatihanın gönül coğrafyası engindir. Dinlerine düşkün, cömert ve misafirperverdirler. Ayrıca hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, ülkemize olan bağlılıkları üst noktadadır. Onların dini kıblesi Kabe’dir. Namaz kılarken Kabe’ye dönerler dünyadaki bütün Müslümanlar gibi. Ama duygu kıbleleri Türkiye’dir. İşte bütün bu değerler, aile, toplumsal dayanışma, dini hassasiyet, ülkemize bağlılık evlad-ı fatihanın var oluş temelleridir. Şer odaklar bunu çok iyi tespit ettikleri için saldırılarını bu noktalara yoğunlaştırdılar. Bir taraftan yerel ihtilafları körüklerken öte yandan ülkemize olan duygu bağlarını koparmaya çalışıyorlar. İzin vermemeliyiz.

Peki nasıl ?

Gönüllük esasına dayalı işbirliklerinde, yerel dinamikler destekle-nirken, Türkiye’deki yapılanmalar Rumeli coğrafyasına taşınmamalıdır. Bıra-kalım evlad-ı fatihan kendi kendini yönetsin. Tepeden aşağıya yeni oluşumlar, var olan ihtilaflara, hizipleşmelere bir yenisini daha eklemek demektir.

Devletin milli ve gerçekçi bir Rumeli politikası olmalıdır. Milli politikalar devletin resmi kuruluşları ile yürütülür, kişilerle değil. İlke olmazsa kişisel zaaflar tamir edilemeyecek yaralar açar. Resmi görevlilerin milli politikayı özümsemiş, evlad-ı fatihanın hassasiyetlerini gözeten kişilerden seçilmesi elzemdir.

Evlad-ı fatihan Ramazan ayında, bölge ziyaretlerinde bulunan dış temsilcilerimizin, büyükelçilik çalışanlarının alkol sofrası kurmalarını şiddetle kınıyor ! Böyle bir manzaranın gönüllerde meydana getirecek sarsıntıyı kim tamir edebilir ?

Devlet imkanları, kişisel tercihlere göre değil milli tercihlere göre kullanılmalıdır. Tanış olma, okul arkadaşı olma tercih sebebi olamaz.

İletişim dil iledir. Evlad-ı fatihanın ana dilleri değişik olabilir. Baba dilleri ortaktır. O da Türkçe’dir. Rumeli coğrafyasında Türkçe eğitimi genel is-tektir. Ne yazık ki bu istek karşılanamamaktadır. Gönüllü kuruluşların imkan-sızlığı, resmi kuruluşların hantallığı buna imkan vermemektedir. Türkçe öğretimi Türkiye’ye öğrenci transferi ile yeterli olmaz. Bu imkan yerinde sağlanmalıdır.

İşin başı niyettir. Niyet güzel ise sonuç da güzel olur. Sevgi evrenin mayasıdır. İnsanın varoluş sebebidir. Tüm evren ve biz sevgi mahsulüyüz. Allah sevdi evreni ve insanı yarattı. Hz. Adem ile Hz. Havva birbirlerini sevdi, çocukları oldu. Dedelerimiz ile ninelerimiz, babalarımız ile analarımız birbirlerini sevdi bizler olduk. Sevginin , sıcak bir dokunuşun, tebessümün, küçücük bir hediyenin açamadığı kapı olmaz.

Dostlar ! Rumeli hikayemiz bitmedi. Devam ediyor. Bu hikaye bizim hayat hikayemizin kendisidir. Bizden sonrakilerin hayatında da inşallah bu hikaye devam edecek.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*