GİDİN VE GÖRÜN O TOPRAKLARI,UZAKTAKİ YAKINLARI, BALKANLARI
FURKAN ŞİŞMAN
Savaşın silinmek bilmeyen izlerini görün ve canlı tanıklarının baktığı caddelere onların gözlerinden bakın. Ne acılarla doludur o yorgun gözler! Ne hatıraları taşınmak yükü yüklenmiştir o beyaz şallı bacılarıma. Neyle mükellef olduğunu bildirilmeden öldürülmüştür o çocuklar.
Osmanlı İmparatorluğu 20.yüzyılın başlarında yıkıldığında bünyesinden elliye yakın bugünse sayıları altmış küsürübulmuş devlet ve devletçik çıktı. Bu devletler özellikle İngiltere, Rusya ve Fransa gibi düvel-i muazzama olarak adledilen moda deyimiyle ”dış güçler”in kolonisi olarak el değiştir-di/çalındı. 1960’lara gelindiğinde bu kolo-nilerin atanmış diktatörleri vatandaş olmayı becerememiş reayaları uzun yıllar demir yumruklarla yönetmeye talip oldu. Çoğu mezalim olarak tarihe geçti. Din, mezhep kıta ayırt etmeksizin canlı bedenden kopan uzuvların can çekişmeleri…
İşte size birkaç örnek;
Yugoslavya: Tito
Arnavutluk: Enver Hoca
Romanya: Çavuşesku
Libya: Kaddafi
Irak: Saddam Houseyni
Arabistan: Malum şeyh kılığındaki şeytanları
ve de Kırım, Ahıska Türklerine düşen: Stalin Vahşisi
daha dünün delisi: Kıbrıslı Makarios
ve de bugün: Esad ailesi
Biz birebir yaşamasak da bu coğraf-yalarda kalmış kardeşlerimizin neler yaşadık-ları hafızalarından silinmemek üzere kayıt altında.Bu isimleri telaffuz bile onlar da derin yaralar açmakta. Onların zihnindeki onarıl-maz hasarlara binaen tüm savaşlar biz yaşar-ken oldu çoğu beyaz cama girmişti de.
Saydığımız ve saymakta vaktiyle sessiz kalmaya utandığımız bu toprakların acılar dışında bir tek özelliği birbirinden kilometrelerce uzak olmalarına rağmen onları birbirine bağlayan Fatih’in kenti İstanbul pay-i tahtı(başkenti) ile aynı devletin parçası olabilmekti. Bu saydığım diktatörlerin çocukken düşlediği kimilerinin tahsilini tamamladığı kimilerinin hayallerini süslediği İstanbul, bugün bile önemini yitirmemektedir. Sahip çıkalım. Mimarisine, tarihine, camile-rine, kiliselerine: kadim mabetlerine ve eşsiz dokusuna ve elbet zarafetine. Ranta ve gündelik çıkarlara teslim etmeyelim. Eğer sahip çıkmazsak onlardan farkımız kalmaz. Esasen tam da bundan korkarım.
”Bir kavme benzeyen; onlardandır.”
İmar ettiğimiz şehirleri sırf izimizi silmek için tarumar edenlerden olmayalım. Bilelim ve görelim. Tadilatlarını bir türlü bitiremedikleri ve ibadete izin vermedikleri mabetlerimizi. Sadece Türklerin sanat-ı muhteremi olduğu için nehrin boğazından sökülmeye çalışan inci kolyemiz Mostar Köprüsü’nün başına gelenleri unutmayalım. Ve gidip görelim.
Bugün daha çok yaşıtlarıma bir dost tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Bazıla-rımızın kulak aşinalığı ile duyduğu ama üzerine düşmediği merak etse de ne yapa-cağını bilemediği öğrenciler için harçsız pasa-port uygulaması 2016 yılı itibariyle hizmette. Üstelik çok da hızlı bir süreçte sonuç alına-bilen sizi bürokrasi çarkıyla fazla uğraştırma-yan mükemmel bir maceranın ilk adımı devlet desteği ile.