عَن أَبِي هُرَيْرَةَ عن النبي صلى الله عليه و سلم قال سبعة يظلهم الله تعالى في ظله يوم لا ظل إلا ظله إمام عدل وشاب نشأ في عبادة الله ورجل قلبه معلق في المساجد ورجلان تحابا في الله اجتمعا عليه وتفرقا عليه ورجل دعته امرأة ذات منصب وجمال فقال إني أخاف الله ورجل تصدق بصدقة فأخفاها حتى لا تعلم شماله ما تنفق يمينه ورجل ذكر الله خاليا ففاضت عيناه
(Buhari, Zekât 15, Rikâk 24; Müslim, Zekât 91)
Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:
“Kendisinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı o Kıyamet Günü’nde Allah Teâlâ şu yedi zümreyi arşının gölgesinde gölgelendirecektir:
Adaletli imam yani devlet başkanı,
2. Allah’a ibadetle ömür geçiren ve bu şekilde yetişen bir genç,
3. Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen bir kişi,
4. Birbirlerine Allah rızası için muhabbet besleyen ve bu gayeyle buluşan ve ayrılan iki kişi,
5. Güzel ve makam sahibi bir kadının beraberlik teklifine “Ben Allah’tan korkarım” diye karşılık veren kişi,
6. Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kişi,- Gizli gizli Allah’ı anarak gözleri dolan kişi.”
Bu hadis-i şerife dair yapılan şerhlerin kahir ekseriyeti, Kıyamet Günü’nde Allah’ın gölgesinde gölgelenecek yedi ayrı sınıfın kimlerden müteşekkil olduğunu izah sadedinde her bir zümreyi ayrı ayrı değerlendirmek suretiyle gerçekleşmiştir. Yazımızda bu yedi zümreyi ayrı ayrı değil sadece gençlik zaviyesinden değerlendirecek ve aslında bu yedi vasfın gençlere yönelik ideal bir kimlik tayin etmek istediği üzerinde duracağız.
Bundan dolayı her bir vasfı İslam tarihinden ve hadis-i şeriflerden birer misal vermek suretiyle genç şahsiyetlerin kimlik inşasında somut bir adım olarak göstermeye çalışarak mezkûr hadisi gençlik odaklı olarak okumaya ve anlamaya teşebbüs edeceğiz.
Hadisteki ilk vasıf “adaletli imam yani devlet başkanıdır”. Bunun tarihimizdeki en güzel misali Hz. Peygamber’in “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/335) övgüsüne mazhar olan kumandan vasfıyla, İstanbul’u dünya başkenti haline getiren ve müslümanların tarihinde bir çağ ve çığır açarak 21 yaşında fatih ünvanı kazanan ve ortaçağ karanlığında dünyaya adaleti öğreten Edirneli Sultan Mehmet’tir.
“Allah’a ibadetle ömrünü geçiren” ve bu şekilde yetişen gençlerin önderi ve ikinci zümrenin ideal gencini Abdullah b. Amr b. As (ra) kabul edebiliriz. Zira o hem âlim hem de âbid bir sahabîydi. Kur’an hafızlarının ilklerinden, gecelerini teheccüd ile eda eden, gündüzleri de oruç tutan ve yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud harplerine katılamayan bunların dışındaki tüm savaşlara iştirak etmiş cesur bir gençtir. Çok ibadet etmesi babası Amr b. As’ın dikkatini çekince Hz. Peygamber’in ikazına maruz kalan ve her defasında “Daha fazlasına gücüm yeter!” diyerek üç günde bir hatim etmeye, gün aşırı oruç tutmaya ve gecenin üçte birini eda etmeye Hz. Peygamber’e söz vererek ahdini yerine getiren bir gençtir. (Buhârî, Savm 57)
“Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen kişiler için” de en çok hadis rivayet eden yedi sahabeden birisi olan Ebu Said el-Hudrî’yi (ra) üçüncü zümreye dâhil edebiliriz. Uhud Harbi’ne katılmak için Hz. Peygamber’in huzuruna çıktığı zaman on üç yaşında bir gençtir. Babası Malik, Uhud savaşında şehid olunca ailesinin yükünü omuzlayan Ebû Saîd el-Hudrî genç sahâbîlerin en fakihlerinden ve Ashab-ı Suffa içerisinde yer alarak ömrünü Mescid-i Nebevî’de Hz. Peygamber’den ilim tahsil etmekle geçirmişti. Böylece birçok içtihat ve fetvasıyla nebevî mirasın aktarılmasında önemli bir rol üstlendi ve bu mevkiyi mescide bağlılığı sayesinde elde etti. Ebu Said el-Hudrî, Rasulullah’ın mescidinde fakr u zaruret içerisinde insanlara hizmet ederek, ilim ve ibadetle dolu bir hayat geçirdi.
Bu zümrenin dördüncü misali ise Tebuk Gazvesi’nde geriye kalan üç kişiden en genci olan Kab b. Eşref’in Allah Teâlâ tarafından tevbesinin kabul edildiği kendisine bildirildiğinde Mescid-i Nebevî’de hızlıca yanına gelip kendisine sarılan Talha b. Ubeydullah’ın halisane tavrıdır. Muhacirlerden ayağa kalkıp kendisine sarılan muhacir Talha’nın bu samimiyeti Ka’b tarafından hiçbir zaman unutulmamış ve hayırla yâd edilmiştir. Birbirlerine Allah rızası için muhabbet besleyen ve bu gayeyi ortaya koyan iki kişinin en güzel örneklerinden birisini oluşturan bu hadise Talha b. Ubeydullah’la somutlaşmıştır.
“Güzel ve makam sahibi bir kadının beraberlik teklifine “Ben Allah’tan korkarım” diye karşılık veren kişinin” en güzel timsali ise gençliğinin baharındaki Hz. Yusuf’tur. Dönemindeki gençlerin ve delikanlıların içerisinde yakışıklılığıyla öne çıkan Yusuf (as), hükümdar kızı ve Aziz’in karısı Zeliha’yı çekiciliğiyle büyülemiş ve onun birlikte olma teklifini reddetmiştir. Muradına eremeyen Zeliha bir iftira ile Hz. Yusuf’u zindana attırmış ve onun iffeti sarayda danışman olmasına kapı aralamıştır.
“Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimseye” örnek ise müminlerin annesi Hz. Aişe validemizdir. Hediye olarak gelen erzakı kendisini dahi düşünmeden hizmetçisi Ümmü Dürre’ye (ra) dağıttırmış ve akşam hizmetçisini ekmek, zeytin almaya göndermiştir. Onun bu tavrı hane-i saadette Hz. Peygamber’in ahlak-ı hamidesini vefatından sonra da devam ettirdiğini gösteren güzel bir hatıradır.
Hasan-ı Basrî (ra), “gizli gizli Allah’ı anarak gözleri dolan” gençlerin öncülerindendir. Kaynaklar, onun hayatını Allah’ın gazabından korkmayı bir şuur haline getirerek devamlı surette hüzünlü ve gözü yaşlı olduğunu bildirir. Allah sevgisini temel kabul eden tasavvufî anlayışın mukabilinde Hasan-ı Basrî Allah korkusunu esas almakta ve Basra Zühd Mektebi’nin temsilcisi ve önderi sayılmaktadır.
Bir genç bu vasıfların en az birisini kendisinde deruhte ettiği zaman, hem dünyada hem de ahirette Allah’ın en sevdiği kullardan birisi olur. Lakin bir genç bu özelliklerden birçoğunu da taşıma imkân ve potansiyeline sahiptir. Bunun için her Müslüman gencin idealinde adaletli bir devlet başkanı olmak yahut Allah’a ibadetle ömür geçiren bir âbid olmak ve gönlünü mescitlere bağlı kılmak, Allah rızası için muhabbet beslediği ve bu gayeyle buluşup ayrıldığı dostlara sahip olmak, mahremi olmayan bir kadının beraberlik teklifine “Ben Allah’tan korkarım” diye karşılık verebilecek bir iffet duygusunu sahip olmak, sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar cömert olmak ve yalnız kaldığında gizli gizli Allah’ı anarak hislenmek gibi gündemler olduğu takdirde yirmi birinci yüzyılın sahipleri ve efendileri bu ideallere sahip gençler olacaktır.
SPOTLAR
“Kendisinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı o Kıyamet Günü’nde Allah Teâlâ şu yedi zümreyi arşının gölgesinde gölgelendirecektir:
- Adaletli imam yani devlet başkanı,
2. Allah’a ibadetle ömür geçiren ve bu şekilde yetişen bir genç,
3. Gönlü mescitlere bağlılıkla geçen bir kişi,
4. Birbirlerine Allah rızası için muhabbet besleyen ve bu gayeyle buluşan ve ayrılan iki kişi,
5. Güzel ve makam sahibi bir kadının beraberlik teklifine “Ben Allah’tan korkarım” diye karşılık veren kişi,
6. Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kişi, - Gizli gizli Allah’ı anarak gözleri dolan kişi.”
Doç. Dr. Abdullah Taha İmamoğlu
Trakya Üniversitesi
Bir yanıt bırakın