GENÇLİK NEREYE?

Gençleri ve gençliği konu edindiğimiz bu sayıda gençlere söz hakkı vermemek, onları dinlememek olmazdı. O nedenle siz değerli okuyucularımız için, Edirne’den Ankara’ya ülkemizde, Gümülcine’den İskeçe’ye Batı Trakya’da, Sofya’dan Gostivar’a, Prizren’den Saraybosna’ya ve Köstence’ye kadar Balkanlar’da yaşayan gençlerle, gençleri konuştuk; sorunlarını, bu sorunlara çözüm önerilerini, beklentilerini ve geleceğe dâir düşüncelerini sorduk onlara. Gördük ki özellikle Balkanlar’da birbirini tetikleyen başlıca iki sorun var: İşsizlik ve ırkçılık. Gençlerin cevaplarında, üzerinde ciddî düşünülmesi gereken noktalar çıktı ortaya: Umut de var kaygı da. Ancak sevindirici olan gençlerin bütün bunların farkında olmaları. Buyurun hep beraber gençleri dinleyelim.

Ömer Faruk KAHVE

Yüksek Lisans Öğrencisi – İlahiyat

Rumeli Gençlik Grubu Başkanı – EDİRNE

Bir genç olarak size göre ülkemizde gençliğin acil sorunları nelerdir?

Elhamdülilâh, ve’s-Salâtü ve’s-Selâmu alâ Rasûlillâh.

 

Bildiğiniz gibi, insan cismânî ve ruhânî olmak üzere iki farklı boyutta yaratılmıştır. Ebedî hayatımızı belirleyecek dünya hayatı, rûhun bedene girmesiyle başlayıp rûhun bedenden ayrılmasıyla da sona erer.

 

Nasıl ki rûh beş duyu ile algılanabilen bir şey değilse, gençlik dediğimiz olgu da cisimden yahut zâhirden ayrı bir konudur, yani soyut bir kavramdır gençlik. Dolayısıyla gençlik; bir hareketin ve şuurun genel adıdır. Yine de genel anlamda bir insan zümresine gençlik adı verilmiştir.

 

Gençlik ancak rûhî bir aşı ile aşılanabilirse filizlenip meyve verebilir. Ülkemiz özelinde diyebileceğim odur ki, bu aşı “aşk ve tutku aşısıdır”. İşine, eşine, davasına, milletine, dinine… şevkle bağlanma duygusudur aşk. Bir Müslüman filozofun deyimiyle; Aşk da, Âşık da, Mâşûk da O’dur, yani Yaradan’dır.

 

Bana göre, ne yazık ki günümüz gençliğinde işte bu aşk ve tutku yok olmuştur. Bunlar sadece nefsânî kavramlar haline gelip aslından uzaklaşmıştır.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Bu hastalığın reçetesi de “hayal kurmaktır”. Polyannacılık, hayattan kopmak değil kastettiğim. Hayal kurabilmek kişide bazı yetilerin bulunmasını gerekli kılar. Bu da “b/ilimle” başlar. O da ilk önce kendini, sonra çağını, geçmişini ve geleceğini bilmektir.

 

Dolayısıyla işin özünü her şeyin özünü bilmeye bağlamaktayım. İyi bir geçmiş bilgisinin bu hissizlik hastalığına şifa olacağı kanaatindeyim.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Herakleitos’un da dediği gibi, her şey akar. Bizler de daima akmaktayız ve dünya tarihinde bir şekilde yer alacağız. Fakat bu yeri belirleyecek olanlar da bizleriz. Evet, biz bir yerlere gitmekteyiz, fakat nereye ve nasıl gittiğimizi bilmek ve konumlandırmak zorundayız.

 

Mehmet Akif ALBAYRAK

Lisans Öğrencisi – Kamu Yönetimi

Yunus Emre Gençlik Kulübü – ANKARA

 

Bir genç olarak size göre ülkemizde gençliğin acil sorunları nelerdir?

Bu soruya vereceğim cevabı, isterseniz âcizane üniversitede okuyan genç bir kardeşiniz, isterseniz ailesinden uzakta İstanbul’da İmam-Hatip Lisesi okumuş olan bir gencin düşünceleri, ya da gençlere izci liderliği yapan, sürekli gençler ile hemhâl olan bir gencin izlenimleri olarak okuyabilirsiniz.

 

Bir genç olarak üzülerek müşahede ettiğim en acil sorun, gençlerdeki “değerler eğitimi” eksikliğidir. Gençlerimiz ahlâkî ve kültürel manada yozlaş(tırıl)maktadır. Eğer herkes az veya çok demeden elini taşın altına koymazsa, kendini bir şekilde gençlere ve gençlerin sorunlarına çözüm bulmaya adamazsa; ahlak, sevgi, saygı, adalet, merhamet vb. gibi, “bizi biz yapan değerlerden” uzaklaşmış, çevresinden tamamen soyutlanmış, dünyadaki gelişmelerden bîhaber ve “dert sahibi” olmayan bir gençlik meydana gelecektir. Hayata dair hiçbir fikri olmayan, hayatını yalnızca çevrimiçi oyunlar, ahlâkî ve kültürel manada yozlaştıran diziler ve sosyal medyaya etrafında şekillendiren; araştırma ve düşünme gibi bi gayesi olmayan ve edinebileceği en sahih bilginin Twitter, facebook gibi sosyal mecralardaki paylaşımlardan ibaret olduğunu düşünen bir gençlik meydana geliyor. Böylece bu küresel çağda kendi örf ve ananelerinden uzaklaşmış, kendi kültürüne yabancı, ruh sahibi olmayan gençler yetişiyor. Eğer biz bu durumu görmezden gelerek, genç nüfusumuzu su gibi harcayıp değerlerinden yoksun bir şekilde yetiştirirsek, bu durum “toplumumuzun intiharı” manasına gelecektir.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Yukarıda da belirttiğim gibi, herkes sorumluluk bilinciyle hareket etmeli. Tabii bundan kastım, gördüğümüz her genci çevirip onlara nasihat etmek değil. Mahallemizde veya herhangi bir ortamda beraber olduğumuz gençlerle tanışmalı, hallerini hatırlarını sormalıyız. Gençlerimizi dert sahibi yapmalıyız, gençlerin hayata dair bir gayeleri olmalı. Psikiyatrist Kemal Sayar’ın da dediği gibi, Derdin varsa varsın. Derdin kadar varsın. Yaraların kadar… Hayatın beni getirdiği yerde sadece dert var diyorsan, o derdi hissedecek bir ruhun olduğuna sevinmelisin. Ya ruhun ölseydi?.

 

Gençlerimizi sosyalleştirmeli, herhangi bir şeyi aracı edip (mesela izcilik) onlarla olan muhabbetimizi arttırmalı, gençlerle hemhâl olmalı ve onlara örnek birer şahsiyet olmalıyız. Gençlerimizin zihnini, ufkunu ve ruhunu açacak işlere imza atmalıyız. Ne olursa olsun yaptığımız işi ciddiye alıp gençlerin her birinin, önemli birer birey olduğunu onlara hissettirmeliyiz. Geçlerimizin sorumluluk almasını sağlamalı, gerektiğinde onlara basit organizasyonlar düzenlettirmeliyiz. En basitinden bir örnek verecek olursak, bir gencin halı saha maçı organize etmesi bile ona çok büyük beceriler kazandıracaktır; delikanlı bu sayede organizasyon becerisi ve sorumluluk bilincini geliştirecektir. Yukarıda da bahsettiğim gibi mutlaka bir şekilde gençlerle hemhâl olmalı ve onları “sorumluluk sahibi” yapmalıyız.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Gençliğin nereye gittiğini söylemek yerine, ‘nereye gitmediğini’ söylemek daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Gençlik kütüphanelere gitmiyor, konferanslara gitmiyor, sempozyumlara gitmiyor, tiyatroya gitmiyor… Kısacası gençlik kendisine artı değer katacağı hiçbir yere gitmiyor.

Ancak şunu da söylememiz gerekir: Çok şükür hâlâ vatanını, bayrağını, kutsalını bilen; ülkesi için düşünmeden canını feda edebilecek bir gençlik var. Bu gençlik bizim gençliğimiz ve bizden  başka hiçbir şer odağının kontrolüne geçmemesi için de gençlerimize sahip çıkmamız lazım.

Fatih ÇİLİNGİR

Üniversite Mezunu – Bankacılık

BİHLİMDER – GÜMÜLCİNE

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede, genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Batı Trakya’da yaşayan Müslüman-Türk gençler olarak temel problemimiz daha çok işsizlik ve gelecek kaygısıdır. Diğer problemlerimizden bahsedecek olursak; ahlâkî ve manevî değerlerin azalması, kimlik bunalımı, kendini keşfedememe, bilinçsizlik, tembellik, bencillik ve en üzücü olan küçük yaştaki kardeşlerimizin kötü alışkanlıklara başlamasıdır.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Temel problemlerimizden biri olan işsizlik ve gelecek kaygısı için, STK’ların desteği ile gençlerimizi bilgilendirmek üzere konferanslar düzenlenebilir ve gençlere meslekî yönlendirmeler yapılabilir. Lise çağında olan bir gencin okul saatinden sonra kalan boş zamanını cafe ortamlarında geçirmemesi için sosyal faaliyetlerin düzenlenmesi gerekir.

 

Seçkin YETİMOĞLU

Lisans Öğrencisi – Eğitim

GTGB – GÜMÜLCİNE

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Öncelikle bu röportajda bana yer verdiğiniz için teşekkür ederim.

 

Bir genç olarak öncelikle şunu söylemeliyim ki yaşamımı sürdürdüğüm Yunanistan’da son yıllarda etkisi artan ekonomik krizden dolayı belli başlı problemler baş göstermekte. Maalesef ülkemizde ve özellikle bölgemiz Batı Trakya’da süren ekonomik darboğaz, gençlerin geleceğe dair umutlarını kısıtlamakta ve onları alternatif yollar aramaya sürüklemektedir. Birçok gencimiz de bu noktada ne yapacağı konusunda bir fikri olmadığında, psikolojik olarak olumsuz etkilenmektedir. Bunun yanında sınırlı iş imkânları arasında hayatlarını devam ettirecek kadar bir kazanç elde edemeyen arkadaşlarımız maalesef göç yolunu seçmektedirler. Bu durumun gerek ülke bazında gerekse Batı Trakya Türk Toplumu nezdinde olumsuz etkileri söz konusudur. Müslüman-Türk gençliği gerek eğitim gerekse kültür ve öz benlikleri ile ilgili yaşadıkları kültürleşmeden olumsuz yönde etkilenmekte ve maalesef farklı kültürleri kendine örnek almaktadır. Bunun en büyük tetikleyicisi de şüphesiz göçtür. Şöyle ki, Batı Avrupa’ya göç eden bir genç oradaki yaşantıdan etkilenmekte, kendi kültürünü oraya taşıyamadığı gibi orada edindiği yaşantı modelini bölgemize taşımaktadır. Bu durum da gerek Türk aile yapısı, gerekse Türk toplum kültürünün ister istemez dejenere olmasına yol açmaktadır.

 

Diğer taraftan mutlak bir reforma ihtiyaç duyan Azınlık eğitim sisteminden geçen Türk gençleri önlisans/lisans programlarına kayıt olup okullarından mezun olduklarında uzun bir bekleme süreci sonrası ya kendi mesleklerinden farklı işlerle uğraşmakta ya da diğer genç kardeşlerimiz gibi onlar da göç yolunu seçmektedir.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Bu sorunlara ilişkin, yerli veya yabancı yatırımcıların bölgemizde istihdama önem vermesi gerekmektedir. Şu an hali hazırda var, ama yetersiz olan üniversite bölüm yönlendirmeleri konusunda daha fazla ve etkin yöntemler kullanılması ve gençlere bölgemizde ihtiyaç duyulan, gelecekte kabul görecek meslekler anlatılmalıdır. Okullar ve STK’lar gençlere yeni iş alanlarını tanıtmalıdır.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen karamsarlığa kapılmamak gerekir, çünkü umut biterse her şey biter. Okuyan ve bilinçlenen bir gençliğimiz var. İnşallah bu yatırımlar gelecekte daha iyi şartlar altında yaşamamıza ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmamıza vesile olacaktır. Zira kararlı ve istikrarlı bir gençlik ile aşılamayacak bir husus yoktur. Bizi biz yapan değerleri yaşatmalı, unutmamalı ve genç arkadaşlarımıza aktarıp yaygınlaştırmalıyız. Tüm umudun gençlikte olduğunu unutmadan, rahmetli Gaspıralı’nın o meşhur sözüyle, “dilde, işte ve fikirde birlik” olup daha güzel günlere beraberce ulaşabiliriz.

 

 

Ali SALİHOĞLU

İTB – İSKEÇE

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Yaşadığım ülkedeki gençliğin başlıca sorunları eğitim sonrası iş bulamamak, mevcut işlerde çalışmak ise cazip gelmediği gibi son yıllarda iş bulma sorunuyla birlikte maaşların düşük olması gençleri ve ailelerini her türlü etkilemektedir. Zorunlu olarak ekonomik ve özellikle beyin göçü yaşanmaktadır.

 

Batı Trakya Müslüman Türk gençliğinin de en büyük sorunu eğitim, ekonomi ve işsizlik. Ekonomik durumu iyi olmayan aileler çocuğunun üniversite eğitimine destek olamamaktadır. Bu durum karşısında Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni tercih eden gençlerimiz yüksek sayıda mevcuttur. Ancak burs ve yurt kazanamayan gençler de eğitim alamamaktadır. Bazı gençlerimiz, her nerede okursa okusun yazları yurtdışında mevsimlik veya dönemlik işlerde çalışarak eğitim hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadır.

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Sorunların çaresi eğitim almış gençlere, devlet destekleri ve Avrupa Birliği programlarının imkânları sunulmalıdır. Bu alanda bilgilendirmek amacıyla yerelde ve her alanda gençlere imkân tanınmalı, eğitimli dış göçü ortadan kaldırmanın zamanı gelmekten ziyade geçmektedir. Bu hususta da anavatanımızın rolu çok önemlidir, tabi hepsinden önce üniversite ve bölüm seçmeden önce lise yıllarında öğrenci ile ailesine danışmanlık yapılması, bölgedeki her alanda eksiklikler tespit edilerek, öğrencinin eğitim seviyesine göre o alana yönlendirme yapılması geleceğimizi olumlu yönde etkileyecektir.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Bir toplumun eğitim, ekonomik ve huzuru herşeyden önemlidir. Parçalanmış, ekonomisi kötü ve toplum nezdinde aşağılanmış gençlik nereye gidebilir ki? Nasıl geleceğini ve ilerisini düşünebilir?

 

Eğitim alamayan biri, güçlü kalabilmesi için ekonomik savaşı kazanmaya çalışır. Kazanamazsa sonu hüsran olmaktadır. Son yıllarda yaşanan psikolojik ve psikiyatrik sonuçlar ortadadır. Tüm bunları, eğitim, ekonomik ve iş imkânlarıyla aşabiliriz.

 

 

Salih CAMBAZ

Lisans Öğrencisi – Sosyoloji

İTB – İSKEÇE

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Günümüzde yaşanan yerel sıkıntılar, küresel sıkıntılardan bağımsız tutulamaz. Öyle ki günümüzde medyanın önemli bir araç haline geldiğini göz önünde bulunduracak olursak, Batı Trakya gençliğinin medyanın bütün menfî etkilerine maruz kaldığını açıkça söyleyebiliriz.

 

Medyanın kötü örnek olmasından bahsetmiyorum. Günümüzde Manuel Castells’in ağzından konuşacak olursak, modern hatta postmodern bir toplumun ötesinde “ağ toplumundan” söz etmemiz gerekecek. İnsanlar bu ağ sayesinde birbirleriyle çok çabuk iletişim kurmakla birlikte bu iletişim artık rahatlıkla bir sosyal harekete dönüşebilmekte ve bu sosyal hareket de ülkelerin kaderini değiştirebilecek seviyeye ulaşabilmektedir.

 

Şimdi burada dikkat etmemiz gereken nokta, gençlerin hareket edemedikleri, “hareket ettirildikleridir” ve gençlerin bunun farkında olmamasıdır. Ben dâhil gençler sosyal medyada edindiği bilgilerle rahatlıkla ahkâm kesebilmekte. Eskiden kitaplarda yazılma ihtiyacı duyulan şeyler artık sosyal medyada yazılıyor. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, sosyal medyada elde ettiğimiz ve ürettiğimiz bilginin “irfan seviyesine” çıkamayıp “enformasyon seviyesinde” kalmasıdır. Bunun aşılabilmesi için gençler büyük bir titizlikle eğitilmek zorundadır. Batı Trakyam’da bunun eksikliği hatta yokluğu göz önünde bulundurulduğunda, biz gençlerin gün geçtikçe değerlerimizden koptuğu, şuursuz hale geldiği görülür.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Bu konuda nasıl çözüm üretilebilir diye düşündüğüm zaman, demin bahsettiğim titizlikle eğitilme durumu aklıma geliyor. Peki bu nasıl olacak? Öncelikle Batı Trakya kendi haline bırakıldığında bu durum sonu belirsiz kargaşaya dönüşecektir. Öyleyse Türkiye’nin bu konuda gerektiğinden fazla ehemmiyet göstermesi gerekir. Söylediklerim fazla soyut kaldıysa, biraz da somut önerilere geçelim. Batı Trakya’da insanlar birbiriyle çarpışan atom altı parçacıklar gibi davranıyor. Ancak aralarından çıkan birkaç kişinin çok ciddi tezler ürettiği görülmektedir. Fakat bu insanların sayısı istisna denilebilecek seviyededir. Böyle bir potansiyelimiz varken müftülüklerimizde derhal denetimli bir şekilde eğitim bilimciler ve sosyal bilimciler istihdam edilerek Kur’an kurslarındaki eğitim müfredatının her sene en azından birkaç şuurlu öğrenci çıkarabilecek seviyeye getirilmesi gerekir. Az önce sözünü ettiğim bu tür nitelikli insanların belki 10 yılda bir ortaya çıktığını düşünürsek her sene en azından 1 kişinin çıkması da bizim için büyük kazanım olur. Müftülüklerde sosyal bilimcilerin ve eğitim bilimcilerin istihdam edilmesinin bir diğer olumlu işlevi de, insanlarımızın sosyal bilimci olma konusundaki tabusunun yıkılması yönünde olacaktır. Bu şekilde insanlar önünde iş imkânı olacağı için sosyal bilimlere yönelebilecek, böylece sosyal bilimciler de başka ilim adamlarının ortaya çıkmasına önayak olacaklardır.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Şu an bir belirsizlik çağında yaşıyoruz. Dolayısıyla “belirsizliğe” doğru gittiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Geleceğimizin belirsiz olduğunu söylemiyorum, tam tersi ‘geleceğimizin belirlenmiş bir şekilde belirsizliğe doğru gittiğini’ söylüyorum. Tabi bir düzene kavuşmak için bazı müdahaleler şarttır. Bu müdahalelere de az önce söylediğim yollarla başlanabilir.

Mehmed ALİ

Lisans Öğrencisi – İslam Enstitüsü

SOFYA

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Yaşadığım ülke Bulgaristan. Burada yaşanan sorunlar dünya genelinde haberdar olabildiğim kadarıyla diğer ülkelerde yaşanan sorunlardan pek farklı değil. Misal; değer kaybı, saygı, sevgi vs. Yani kâh sosyal medyadan kâh TV, dergi vs. dünyayı globalleştiren her türlü bağlardan yansıyan bazı negatif etkiler, bu gün göz ardı edilmemesi gereken seviyede. Bunun en bariz örneklerinden biri facebook’un dağıttığı aileler. Bu tür sorunlar git gide globalleşen dünyanın ortak problemi olduğundan onlara fazla değinmeyeceğim.

 

Avrupa’da sağlanan olanaklar belki de tüm Balkan ülkelerine yansıyan bir diğer problem. Oradaki maaş, sosyal olanaklar, cazip görünen koşullar… Bu durumun hele hele Avrupa Birliği’nde olan ve daha geri kalan ülkeler üzerinde çok kötü etkisi var. Gençler; aile, akraba, ülke, gelenek… velhasıl her şeyini bırakıp paranın peşine düşüyor. Bu, hem ülkenin gelişimine hem kendi özünü korumaya engel oluyor. Ama bu da başta Balkan ülkeleri olmak üzere Avrupa ülkelerinin ortak sorunlardan birisi.

 

Bulgaristan’a gelince, yukarıda değindiğim sorunlar burada da geçerli. Kimi daha bariz kimisi daha az, ama ‘komşuda pişer bize de düşer’ misali burada da belli oluyorlar.

 

Eğitim alanı da son yıllarda beliren bir diğer sorun denebilir. Birkaç yıl önce gazetelere konu oldu ve hâlâ güncel. Eğitim seviyesi eskiye nazaran düşük ve gençlerin de birçoğunun Avrupa’da olduğunu da hesaba katarsak, Bulgaristan’daki bazı büyük üniversiteler öğrenci kıtlığı yaşıyorlar, diğerleri gelen öğrenciyi kaçırmamak amacıyla, sınavlarda ve öğrenci kabul kriterlerinde büyük taviz vermek zorunda kalıyor. Tabi yeni açılan kolej ve özel okullar da hesaba katılınca durum daha da vahim oluyor.

 

Irkçılığa varan milliyetçilik bir diğer sorun diyebiliriz. Bu, Türkiye’de de çok net beliren bir sorun. Ne var ki milliyetçilik kendi ülkeni sevmen gibi lanse edilirken, bugün milliyetçilik diğerlerini ezmek, onlardan nefret etmeye kadar gidiyor. Hele hele İslam nazarında böyle bir şey katiyen yasaklanırken bugün bu her kesimde yaygın bir sorun. Tabi devlet politikaları bunu çok güzel bir şekilde çözebilecekken, bu işe yanaşmamaları ve hatta bu tür olayları körüklemeleri şaşılacak bir durum.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

İlk başta belirttiğim sorun değerlerin kaybı. Değerlerin kaybı, globalleşen dünyayı olumsuz etkiliyor. Bu yüzden yasalarda ve sosyal medya kanunlarında ciddi bir çalışma gerekir ki bunlar kontrol edilebilsin ve hangisi faydalı hangisi zararlı belirlenip önlem alınabilsin. Tabi gençlerin ve hele hele genç anne babaların bilgilendirilmesi, bu konuda şuurlandırılması en önde gelen önlemlerden biri olsa gerek.

 

İkinci konudaki görüşüm şudur ki madem AB üyesiyiz, madem AB’de bulunuyoruz; her ülkede tüm ekonomik ve sosyal koşullar dengelenmeli, aynı olmasa bile birbirine yakın olmalı ki gençler sırf para için yakınlarını, aile, gelenek, göreneklerini bırakıp gitmesin. Hem daha renkli bir toplum olur hem insanlar rahat ve huzurlu olur ve bu her iki taraf için geçerli (hem hicret edenler hem de onları kabul edenler için).

 

Eğitimdeki sorun ise bana göre çok kolay çözülebilecek bir sorun. Madem Bulgaristan geçmişte dünya çapında en iyi öğrenci yetiştiren ülkeler arasında yer alıyormuş, o zaman eksi eğitim sistemine dönmek en mantıklı çözüm gibi görünüyor. Tabii yenilikler var ama onları kendi sistemine göre entegre etmeleri münasip. Avrupa’daki eğitim sistemi ne var ki burada eski sistemden fazla meyve vermedi. İşte bu yüzdendir ki nasıl insanlar öyle milletler ve ülkelerde kendi özünü bırakıp serabın arkasında koşmamaları lazım.

 

Milliyetçiliğe gelince… Ben geçmişi, tarihi çok severim. Tarihte bugün olan ve yaşanan tüm sorunlar var. Bunu görmeyi de bana İslam tarihi hocam öğretti ve kendisine müteşekkirim. Ne var ki tarihte sorunların çözümü de var, nasıl geliştikleri, ne tür bir yol gittikleri… her şey var ve her şey aynı. Bir tek oyuncular, zaman ve yerler farklı. Bu konuda hiç kimse müstesna değil. Hem azınlıklar, Müslümanlar hem de burada bulunan Bulgar toplumunda; ben mutlu, anlayışlı, bir birine yardım eden, beraberce yaşamanın çok örneklerini duydum. Bu yüzden bu sorunu en iyi geçmişe dönüp, oradan örnekler alıp çözmek icap eder.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Bugün gençler ve gençlik bir uçurumun kenarında dans ediyor, şuursuzca dans ediyor. Yukarıda yazdıklarım bunun bir örneği ama bunu gerçek hayatta da görmek mümkün. İnternette bir sürü videolar var, gençler hayatlarını hiç sayarak aksiyon olsun diye binaların en riskli yerlerinde, uçurumların dibinde bisiklet kullanıyor, dans ediyor… Belki de gecenin en karanlık sırasındayız, uçurumu göremiyoruz ama ben inanıyorum ki yakında sabah olacak, gün doğacak ve biz uçurumu fark edip oradan uzaklaşıp olmamız gereken yerde olacağız: Kitapların başında, sorumluluklar altında, nefsânî zevklerin üstünde yani onları ezip geçmiş bir durumda. Ben inanıyorum ki dünya ilerlemeye mecbur ve bu bir ilahi takdir ama bu yalnız genç neslin dinç şuuruyla gerçekleşebilecek bir olay. İşte bu yüzdendir ki gençler kendilerinden beklenen sorumluluğu üstlenmelerine bir fecir vakti kaldığından, ben ümit varım ve geçmiş yüzyıldan sonra bu yüzyılda bunun eserlerini görmeye başladık bile denebilir. Ben inanıyorum ki gençler geçmiş yüzyılın karanlık, savaşlarla dolu günlerinden aydınlık ve fikrî devrimlere ilerlediği günler pek uzakta olmaması gerek.

 

Muhammedcan VEYSEL

Lise Öğrencisi

Genç Kalemler Derneği – GOSTİVAR

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Makedonya’da azınlık konumunda olan biz Türkler gençlerinin en temel ve güncel sorunları; eğitim sistemi, dışa göç, diğer etnik toplumlara kıyasla kamusal alanda eşit temsil edilememe ve haklarını yeterince alamamadır. Makedonya genelinde eğitim sisteminde bir boşluğun olduğu aşikârdır. Bu durumda da sistem boşluğundan en çok olumsuz etkilenen toplum hiç şüphesiz ki Türklerdir. Lise ve Üniversite çağında olan Türk gençlerinin içinde bulunduğu şartların yetersizliği, Makedonca ve başka dillerden Türkçeye tercüme edilmiş kitapların kalite sıkıntısıdır. İkinci temel sorun ise dış göçtür. Ülke genelinde bütün etnik toplumları içten sarsan dışa göç Makedonya’daki genç nüfusu doğrudan etkilemektedir. Diğer etnik toplumlara göre bu sorunu Türk gençliği daha az hasarla atlatmıştır, ama yine de bütün genç nüfusu derinden etkilemiştir. Üçüncü temel sorun ise Türk gençliğinin ve Türk Milletinin haklarının bazı yerlerde çiğnendiği ve diğer etnik toplumlara göre Türk gençlerinin haklarını yeterince alamamalarıdır.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Makedonya’da yaşanan bu güncel sorunların çözülmesinde ilk atılacak adım, devletin eğitim sisteminin onarılmasıdır. Çünkü temel sorunların çözümünün eğitimden geçtiği aşikârdır. İkinci ana sorunun çözümü için Makedonya’da devlet tarafından yeni ekonomik adımların atılması şarttır. Üçüncü ve Türk gençliğinin en büyük sorunlarından biri olan diğer etnik toplumlar ile eşit şartlara ve haklara sahip olmaması sorunu anayasadaki bazı maddelerin değiştirilmesi veya reforme edilmesinden geçmektedir.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Makedonya da yaşayan Türk gençliğinin kötüye gittiği pek söylenemez. Çünkü atalarımızdan gelen aile bağlarının ve Müslüman-Türk-Osmanlı medeniyetinin hâlâ yaşamasıdır. Diğer etnik toplumlara göre daha iyi bir durumda olan Türk gençliği, 600 yıl olduğu gibi hâlen Balkanlar’da dinini, dilini ve kültürünü yaşatmaya devam ediyor. Makedonya’da Türk gençliğini diğer etnik toplumlarla aynı şartlar altında olmamasına rağmen hâlen medeniyetini, kültürünü yaşatıyor olması, Türk gençliğinin bana göre iyiye gittiğinin işaretidir.

Dardan RABA

Üniversite Mezunu – İletişim

Arasta Gençlik Grubu – PRİZREN

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Müslüman gençlik de dâhil olmak üzere, ülkemizdeki gençliğin en önemli sorunlardan biri geleceğe dair umutlarının kaybolmasıdır. Üretme, üretken olma veya ülkelerine adanma motivasyonu neredeyse yok.

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

Başlangıçta kendime ve sonra da genel olarak gençliğe, enerjiyi ve yeni motivasyonla baştan başlayacağımız radikal değişimlere ihtiyacımız olduğunu söylüyorum. Kısaca kaybolan umutların geri kazanılması gerekmektedir.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Bilinmeyene doğru…

 

Selma İMAMOVIC

Üniversite Mezunu – Eczacılık

SARAYBOSNA

 

Bir genç olarak yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Bence yaşadığım ülke diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda çok da büyük farklılıklar göstermiyor. Sadece buradaki gençlik için söyleyebilirim ki bizler diğer ülkelere kıyasla, “aşırı milliyetçilik” nedeniyle bir baskı altındayız. Bunun yanı sıra gelen bir sorunun da “işsizlik” olduğunu düşünüyorum. Ama iş yokluğundan ziyade, benim için gençlerde “hırs ve şevk eksikliği” görmek daha endişe verici bir durum. Devleti daha iyi bir seviyeye taşımak için hazır olduklarını gösteremeyen gençler, ya hayatlarını umutsuz olarak yaşamaya devam ediyorlar ya da sadece ülkeyi terk ederek sadece kendileri için inisiyatif alıyorlar! Bence bunu ciddiye almalıyız. Aksi halde bu durum bizi daha da kötü bir geleceğe götürür ya da varlığımızı tehdit eder. Hepimiz, ülkenin gençliğe, iyi eğitimimize ve refahına ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Yani kendi iyiliğimiz için, gençliğin uyanması ve ülkeyi ve dünyayı mevcut resimden değil çok daha geniş bir resimden görmeye başlaması gerekiyor.

 

Bu sorunlara karşı çözüm önerileriniz nelerdir?

Gerçekçi olalım. Ülkedeki durumu değiştirmek çok zaman alır. Buna güvenemeyiz, bu nedenle kendimizden başlamalıyız. “Görmek istediğiniz değişikliği kendiniz gösterin”  buna gerçekten ihtiyacımız var. İtaatkâr, kayıtsız ve kötümser olmayı hevesle reddetmeli ve maddî durumun inanmamızı istedikleri kadar kötü olmadığını görmeliyiz. Bazılarının inanmamız için bizden yararlandığına, şu an yaptığımız gibi düşündüğümüzden faydalandığına inanıyorum. Ben, devlet okullarında eğitimimi bitirdim ve genç bir insanın genelde gittiği her yolu yürüdüm. Ve hâlâ çok iyimserim. Nasıl? Çünkü kendimi kanıtladım. Çoğu şey gerçekten sadece kendi geleceğini sürdürmeye istekli olduğunuz sıkı çalışmaya bağlı. Kendinize verdiğinizden daha iyisini bekleyemezsin. Ve böyle düşünmeye başladığınızda işlerin ne kadar çabuk değiştiğine şaşırabilirsiniz. Ve Müslüman gençlik olarak, sadece bir tavsiye değil, bunu düşünmek ve yapmak bizim dinî görevimizdir.

Ramazan EDVIN

İşçi

KÖSTENCE

 

Bir genç olarak size göre yaşadığınız ülkede genelde gençliğin, özelde de Müslüman-Türk gençliğinin acil sorunları nelerdir?

Müslüman gençlerin en başta yer alan sorunlarıdır.

  • Müslüman gençlerin beraber sosyal aktivite geçirebileceği yerlerin olmaması,
  • Dini eğitim, kültürel faaliyet, spor gibi aktiviteleri bir arada yapabilecek bir yerin olmaması,
  • Dini eğitimin klasik yöntemlerle okutulması, güncel yöntemlere önem verilmemesi,
  • Cemaat ve cemaatçilikle gençlerin bir araya gelmelerini önlenmesi,
  • Müslüman gençleri güncel sorunların karşısın da sipersiz bırakılması,
  • Anne babaların, öğretmenlerin, hocaların ve eğitimde örnek teşkil edecek bütün unsurların gençlerin seviyelerine inememeleri ve onlarla arkadaşlık edememeleri,
  • Komsu ülkelerdeki, özelikle ayni dili konuşan gençlerle irtibata geçmemeleri,

 

Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

  • Gençlere daha çok önem verilmeli,
  • Dini eğitiminde klasik yöntemleri bir yana bırakmak ve gençleri teşvik edebilecek yeni yöntemlerin kullanmak,
  • Müslüman gençleri bir araya getirebilecek  vakıf, kulüp, vs. kurmak, çeşitli faaliyetlerin bir arada yapılabilecek mekânlar hazırlamak,
  • Gençleri çeşitli faaliyetlerle meşgul etmek (yardımlaşma, sağlık, çevre temizliği) gibi kurumlara kayıt olmalarını teşvik etmek,
  • Gönüllü çalışma alanları genişletmek.

 

Size göre gençlik ve gençler nereye gidiyor, yani siz nereye gidiyorsunuz?

Günümüzdeki Müslüman gençler, diğer gençler nereye gidiyorsa, ne yazık ki onlar da aynı istikametteler, sele kapılmış gidiyorlar. Eğlence, içki, kumar, sigara ve diğer kötü alışkanlıkları benimsemişler; saygı, sevgi, merhamet, vs. güzel ahlâklardan mahrum, teknolojiye kendilerini vermişler, şuursuz bir hayat yaşıyorlar… Kısaca rotasını şaşırmış gemi gibi, okyanusun merkezinde istikametsiz yürüyorlar.

 

 

SPOTLAR

 

İşine, eşine, davasına, milletine, dinine… şevkle bağlanma duygusudur aşk. Bir Müslüman filozofun deyimiyle; Aşk da, Âşık da, Mâşûk da O’dur, yani Yaradan’dır.

 

Derdin varsa varsın. Derdin kadar varsın. Yaraların kadar… Hayatın beni getirdiği yerde sadece dert var diyorsan, o derdi hissedecek bir ruhun olduğuna sevinmelisin. Ya ruhun ölseydi?.

 

…”belirsizliğe” doğru gittiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Geleceğimizin belirsiz olduğunu söylemiyorum, tam tersi ‘geleceğimizin belirlenmiş bir şekilde belirsizliğe doğru gittiğini’ söylüyorum.

 

Kendinize verdiğinizden daha iyisini bekleyemezsin. Ve böyle düşünmeye başladığınızda işlerin ne kadar çabuk değiştiğine şaşırabilirsiniz. Ve Müslüman gençlik olarak, sadece bir tavsiye değil, bunu düşünmek ve yapmak bizim dinî görevimizdir.

 

Bilinmeyene doğru…

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*