UZUNKÖPRÜLÜ TANI(NMA)MIŞ BİR ÂLİM: RIZA EFENDİ

Öğretmenlik yaptığım yıllarda yıllık plan ve günlük planlara ilaveten yaşadığımız bölgenin incelenmesi adına “çevre inceleme dosyası” hazırlardık. Bu dosyada bölgenin nüfusu, gelir kaynakları ve oradan yetişen kimselere dâir bilgiler bulunurdu. Buradan kalma bir alışkanlık olsa gerek, yaşadığım şehrin unutulmuş değerlerini araştırmayı üzerime bir borç addederim.

 

Siz sevgili okuyucularımız nerede yaşıyorsunuz bilmem ama ben Uzunköprü’nün Rıza Efendi Mahallesi’ne tam yirmi yılımı verdim. Uzunköprülü olup da Rıza Efendi Mahallesi’ni, İmam Hatip Lisesi’ni ve Rıza Efendi Camii’ni bilmeyenimiz yoktur.

 

Uzunköprülü yaşlı, genç, imam, öğretmen, … kime sorduysam, “mahalleye adını veren bu Rıza Efendi kimdir, nedir, …?” diye, maalesef bilen kimseye rastlamadım. Bilenin bilgisi de birkaç cümleden öteye geçmiyor maalesef. Herkesin ortak tahmini, “herhalde önemli biri ki adını mahalleye vermişler” şeklinde oluyordu. Neticede Rıza Efendi’nin bir yandan Uzunköprü’nün büyük bir mahallesine adını vermiş olmasından dolayı “tanınmış”, öte yandan da tahminden öteye geçmeyen birkaç cümlelik malûmattan hareketle “tanınmamış” olduğunu görmüş oldum. ‘Yine iş başa düştü’ deyip araştırmaya başladım. Araştırdıkça bir yandan böyle büyük bir insanı yakından tanımış oldum öte yandan ise hem Uzunköprülü olarak kendimden utandım hem de ilçemin insanlarının kendi değerlerini sahiplenmemesi, unutkanlığı ve umursamazlığı karşısında hüzünlendim.

 

Acaba değer üretmiş kaç Uzunköprülü’nün hayatı ve eserleri üzerine lisansüstü tezi yapılmıştır? Kaç Uzunköprülü’nün eserleri Topkapı Sarayı’nda, Süleymaniye, Selimiye ve Millet Kütüphanelerinin nâdir eserler bölümünde yer almaktadır? Acaba kaç Uzunköprülünün hem ilmî, dînî ve edebî eserleri kaynak olarak gösterilmiştir, gösterilmektedir?

 

Hayatı

Asıl adı Mehmed olan Rıza Efendi’nin, bazı kaynaklarda “Lârendevî” olarak anılmasından hareketle, Karaman’dan Rumeli’ne, Edirne’ye gelip yerleşen bir aileye mensup olduğu söylenebilir. Ailesi “Zehrimarzâde” adıyla meşhur olmuştur (Mustafa Safayi: 2005, s. 205; Peremeci: 1940, s. 254-255). Zehrimarzâdeler, Edirne’de yaptırdıkları çeşitli hayır müesseseleriyle tanınmış, seçkin bir ailedir.

 

Kaynaklarda Rıza Efendi’nin nerede doğduğuna dâir bir bilgi bulunmamakta ancak ömrünün son demlerini müftü olarak Uzunköprü’de geçirdiği ve 1082/1671’de burada irtihâl-i Dâr-ı Bekâ eylediği bilinmektedir (Mustafa Safayi: 2005, s. 866).

 

Rıza Efendi, gençliğinde iyi bir eğitim almış ve daha sonra devrin büyük âlimlerinden Balizade Efendi’den icâzet almıştır (Şeyhî Mehmed: 1989, s. 667).

 

Rıza Efendi üzerine bir Yüksek Lisans çalışması bulunan Gencay Zavotçu, “onun düzenli bir medrese eğitimi almayıp özel hocalardan ders alarak kendini yetiştirdiğini gösterse de tezkirelerde ‘Efendi’ sıfatıyla anılması, medrese eğitimi aldığını düşündürür. Mülazım olduktan sonra Rumeli’de değişik yerlerde müderrislik, kadılık, nâiblik, mutasarrıflık gibi görevler yapmış; ömrünün son yıllarını ise fetvâ vermede yetkili kılındığı memleketi Edirne’de (Uzunköprü) geçirmiş ve ölüm tarihi olan 1082/1671 yılına kadar bu kasabada müftülük yapmıştır” değerlendirmesini yapmaktadır (Zavotçu: 2009, s. 3).

 

Eserleri

Zavotçu, çalışmasında Rıza Efendi’nin dört eserinden bahsetmekte, ilâveten Rıza Efendi’nin Uzunköprü Müftüsü iken verdiği fetvâlarından müteşekkil çalışmayı gördüğünü, ancak bürokratik engeller yüzünden esere ulaşamadığını söyler (Zavotçu: 2009, s. 6).

 

Ben, -hamdolsun!- Rıza Efendi’nin sözü edilen fetvâlarına ulaşabilmenin sevincini yaşamaktayım. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Atatürk Kütüphanesi, El Yazmaları Bölümü’nde bulunan Câmiu’l-Fetâvâ adlı eserin kopyasını temin etmemizde yardımlarını esirgemeyen Kütüphane Müdürü Mürsel Düzenci’ye içten teşekkürlerimi arz ederim. Ümit ederim ki şehrimizin İlahiyat Fakültesi hoca ve/ya talebelerinden biri çıkar da bu fetvâları günümüz Türkçesine çevirir.

 

Buna göre Rıza Efendi’nin eserleri şunlardır:

  • Tezkire-i Rızâ
  • Dîvân
  • Zeyl-i Siyer-i Veysî
  • Münşeâ’t
  • Câmiu’l-Fetâvâ.

 

Fetvâları

Acaba kaç Şeyhülislam manzûm sorulan bir fıkhî meseleye manzûm Cevâb verebilmiştir? Rıza Efendi, Şeyhülislam olmadığı halde bu işi başarabilen nâdir insanlardandır.

 

Manzûm Fetvâlar

Muhittin Eliaçık, konuyla ilgili makale çalışmasında Rıza Efendi’nin manzûm fetvâlarından örnekler verir. Aşağıda bu örnekleri göreceksiniz.

 

Mes’ele-i Manzûme

(fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün)

 

Mevtden hic kimseye yokdur necât

İki oğlı kaldı Zeyd itdi vefât

Hem ebî var zevcesiyle dahî ümm

Cümleten vârisleri sana didum

‘Akil u baliğ iki oğlı biri

Ga’ib olmuş gezmede ol serseri

Hazır olanlar ‘akaratı tamam

Kısmet olunmasın ister ey humam

Var iken ga’ib nice kısmet olur

Bunı taksime nice ruhsat olur

Viresiz lutf eyleyup bellu cevab

Olasız uhrada me’cur u musab

 

el-Cevab:

Varisun a’dadı mevti Zeyd ile

Olına isbat ta kadi bile

Nasb ide ol ga’ib icun bir vekil

Sa’iri yerlu yerinde hep asil

Ba’dehu şer’ uzre taksim eyleye

Herkesun hakkını teslim eyleye

Asl-ı mirasun subutı ey humam

Oldı bu suretde lazım ve’s-selam

Bu cevabı yazdı cun Seyyid Rıza

Anı me’cur u musab ide Hüdâ

 

(fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün)

 

Kalmasun muşkilumuz sa’y eyle

Bu cevabı kerem it itmama

Zeyd-i zimmiyle nic’olur hali

Gelse ummu’l-veledi İslâma

 

el-Cevab:

‘Arz-ı İslam olınur Zeyde heman

Gelse ger din-i metin-encama

Yine evvelki gibi cariyesin

Men’ yok zerrece istihdama

Kıymetin Zeyde si’ayet ider

Gelmez ise o eger İslâma

 

(Eliaçık: 2011, s. 105-145).

 

Mensûr Fetvâlar

 

Rıza Efendi’nin Câmiu’l-Fetâvâ adlı Osmanlı Türkçesi ile yazılmış eserinden çevirdiğimiz bazı fetvâ örneklerini siz değerli okuyucularımız için paylaşıyorum. Bu fetvâların vefatının üzerinden üç buçuk asır geçmesine rağmen hâlâ güncelliğini koruduğu görülmektedir.

 

Süâl     : Gusül (burada -yıkanmak değil- yıkamak manasındadır) ile mesh etmenin farkı nedir?

Cevâb  : Gusül, suyu beden üzerine koyup akıtmaktır. Mesh ancak yaş elini sürmektir.

 

Süâl     : Zeyd su bulamayıp teyemmüm icap eden mahalde köpeğin içtiği sudan bulsa, o suyla abdest alsa caiz midir?

Cevâb  : Olmaz. Necistir.

 

Süâl     : Zeyd namazın şartlarını yerine getirdikten sonra başlama tekbiri yerine “Bismillâhirrahmânirrahîm” dese iftitah tekbiri yerine geçip namazın şartını yerine getirmiş olur mu?

Cevâb  : Olur.

 

Aşağıdaki fetvâ belki bazı meslektaş ve imam arkadaşlarımızı üzecek ama 1660-1670’li yılların anlayışını göstermesi bakımında dikkat çekicidir.

 

Süâl     : Bir camiin İmam ve Hatibi olan Zeyd tütün içmeğe tevbe ettikten sonra içse Zeyd’e uyan cemaatin namazı sahih olur mu?

Cevâb  : “Sallû halfe külli birr’in ve fâcirin” hadis-i şerifi üzere sahih olur.  Lâkin takvâ sahibi adamın arkasında kılınan namazın sevabına nâil olmaz.

 

Aşağıdaki fetvâ da Cuma günleri herkesin karşılaşabileceği bir durum hakkındadır.

 

Süâl     : “Zeyd Cuma günü Cuma’nın sünnetini kılarken, Hatip minbere çıksa, (Zeyd’in) dört rekâtı tamamlaması mı gerekir yoksa namazı kes(ip hutbeyi dinle)mesi mi gerekir”? (Cuma günü hutbeyi dinlemek farzdır)

Cevâb  : İkinci rekâttan sonra keser (selam verir), ancak üçüncü rekâtta bulunursa dördüncü rekâtı tamamlaması gerekir.

 

(Rıza Efendi, Câmiu’l-Fetâvâ, s. 97)

 

Kıymetli Evlad-ı Fatihan Okuyucuları,

Sizler için yaşadığım kasabada bir mahalleye adını veren Rıza Efendi’yi tanıtmaya çalıştım. Sizlerin de çevrenizde eserleri ve isimleri unutulmuş nice gizli değerler ve “kahramanlar” vardır. Bize düşen görev bu kahramanları ve eserlerini yeni nesillere tanıtmak olmalıdır. Eğer 2023, 2071, … ideâllerimiz varsa ve medeniyetimizi yeniden inşa edeceksek, bunu başarmak ancak kendi kültürel köklerimiz sayesinde mümkün olacaktır.

 

Özcan GÜNER

Eğitimci-Yazar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*