Edirne, Fâtih Sultan Mehmet’in hayatında şüphesiz çok önemli bir yer tutmakta olup onun Edirne’de geçen yıllarını dört ana başlıkta değerlendirmek mümkündür:
- Çocukluk Dönemi (1432-1443),
- İlk Sultanlık Dönemi (1444-1446),
- İstanbul’u Fethe Hazırlandığı Dönem (1451-1453),
- Fâtih’lik Dönemi (1453-1481).
Sultan II. Mehmet, 30 Mart 1432 tarihinde Edirne’de Eski Saray’da dünyaya gelmiştir. Bu sebeple “Fâtih Edirneli’dir” diyebiliriz. Sultan Mehmet’in çocukluk yılları doğumundan 11 yaşına kadar sarayda; annesi, dadısı Dâye Hatun, şehzade lalası ve diğer hizmetçi kadınlar arasında geçmiştir.
Çocukluk ve şehzâdelik yıllarını Edirne’de geçiren Şehzâde Mehmet, 11 yaşında iken 1443 senesinde lalarıyla birlikte Manisa’ya vâli olarak gönderilmiştir. O sırada Amasya’da vali olarak bulunan ağabeyi Alâaddin’in vefâtıyla tahtın tek varisi olmuştur. Sultan II. Mehmet’in 1444’te 12 yaşında iken tahta oturduğu ilk yer de Edirne’dir.
Sultan II. Mehmet’in bu ilk padişahlık döneminde Edirne’de geçen yıllarının, hem kendisi hem Osmanlı Devleti açısından biraz bunalımlı olduğu görülmektedir. 1444 yılının yaz mevsiminde başkent Edirne’de paşalar/vezirler arasında rekabet ve çatışma yaşanmış, Sultan bu rekabetin ortasında âdeta çaresiz kalmıştır. Öte yandan Avrupa’dan gelecek tehlikelere karşı Edirne halkı Anadolu’da daha güvende olacakları bölgelere göç etmeye başlamış; şehirde gösteriler ve nihayetinde 22 Eylül 1444’te Hurûfî Ayaklanması baş göstermiş, bu sırada kan dökülmüştür. Dahası, Edirne’de çok büyük bir yangın meydana gelmiş ve huzur iyice bozulmuştur. İşte bu atmosferde 12 yaşındaki Sultan’ın duruma hâkim olamayıp büyük bir üzüntü yaşadığı görülmektedir. Öte yandan Bizans’ın elinde bulunan Orhan, tahtı ele geçirmek için Edirne’ye doğru harekete geçmişti. Tuna’yı geçen Haçlı Ordusu da Edirne’ye doğru hareket halindeydi. Edirne’nin ve devletin kontrolü Çandarlı Halil Paşa’nın elindeydi. İşte bu ortamda tahta tekrar geçmesi yönünde baskılara dayanamayan II. Murat, Edirne’ye gelerek ordunun başına geçmiş ve Varna’da zafer elde etmişti. II. Murat oğluna güvenmekte ve onun Edirne’de kalmasını istemekteydi. Bu yüzden tekrar tahtı oğluna bırakarak Bursa’ya döndü.
Sultan Mehmet’in 1444 ile 1446 yılları arasındaki Edirne günlerinde en büyük destekçisi Zağanos Paşa, şehzade lalası Nişancı İbrahim ve Vezir Şehabeddin Şahin Paşa olmuştur. Bu dönemin kapanmasında ve tekrar Sultan II. Murat’ın tahta oturmasında Edirne’de meydana gelen büyük bir yeniçeri isyanı da neden olmuştur. “Buçuktepe İsyanı” olarak da isimlendirilen bu yeniçeri isyanı, yeniçeri ulûfelerinin arttırılması ve âsîlerin halkın da yardımıyla kılıçtan geçirilmesiyle son bulmuştur.
Tahta yeniden II. Murat’ın çıkmasıyla Sultan II. Mehmet tekrar Manisa’ya vâli olarak gönderilmiştir. Manisa’da geçirmiş olduğu bu ikinci şehzadelik devresi, Edirne’deki bunalımlı yılların ardından onun olgunlaşması, eğitimi ve öğretimi gibi birçok açıdan faydalı ve verimli olmuştur. Burada en iyi hocalardan ders almış ve özel bir kütüphane oluşturmuştur. Fâtih’in bu kütüphaneyi daha sonra Edirne Sarayı’na; fetihten sonra da İstanbul’daki yeni saraya taşıtmış olduğu bilinmektedir.
Hammer Tarih’inde geçen bilgiye göre, II. Mehmet 1450 senesi Aralık ayında Edirne’de gerçekleşen ve üç ay süren görkemli bir düğünle, Zülkadiroğlu (Dulkadiroğlu) Süleyman Bey’in kızı Sitti Hatun ile evlenip tekrar Manisa’ya dönmüştür.
Şubat 1451’de Sultan II. Murat’ın vefâtıyla Edirne’ye gelen Sultan II. Mehmet, Osmanlı’nın yedinci padişahı olarak, Edirne’de ikinci kez tahta cülûs etmiştir. Bir yıl kadar Edirne’de kaldığı süre içerisinde diplomatik görüşmeler, kabuller ve antlaşmalar yapmıştır.
Mayıs 1452’de Anadolu’ya geçen Sultan II. Mehmet, İstanbul’un fethi için Rumeli Hisarı’nın inşa edilmesi emrini verip Eylül 1452’de ordusuyla Edirne’ye döndü. İmparator Kostantin bu hazırlıklar daha yapılmadan, telaşa düşüp Edirne’ye elçi yolladı. Sultan Mehmed bu elçiyle görüşmesinde, yapacaklarını ve hedeflerini açıkça dile getirdi. Bu dönemde topların dökümü ve diğer askerî hazırlıklarla ilgilenen Sultan II. Mehmet, Edirne’yi, fetih hazırlıkları için bir karargâh olarak kullanmaktaydı.
Edirne’de fetih hazırlıklarını yapıp 23 Mart 1453 Cuma günü maiyeti, techizatları ve ünlü şâhî topu ile birlikte, İstanbul’u kuşatıp fethetmek için hazırlanan ordunun başına geçmek için Edirne’den hareket etti.
Sultan II. Mehmet, 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’u fethedip bir ay kadar burada kaldıktan sonra 18 Haziran 1453’te “İstanbul’un Fâtihi” olarak İstanbul’dan Edirne’ye hareket etti. Fâtih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethi dolayısıyla tebrik için gönderilen elçileri Edirne’de kabul etti ve birçok yere de fetihnâmeler, “zafer mektupları” gönderdi.
Bu dönemde Fâtih’in, Batı’ya ve Doğu’ya yapacağı seferler için, Edirne’yi yine pâyitaht/başkent ve bir üs olarak kullandığı görülmektedir. 1458’de İstanbul’daki sarayın inşası tamamlanana kadar Edirne resmen ve fiilen Osmanlı’nın başkenti olma özelliğini sürdürmüştür. 1455-56 kış mevsiminde Sırbistan ve Macaristan’a düzenlenecek sefer için Edirne’de büyük bir ordunun toplanmış olması, Edirne’nin askerî üs olarak kullanılmasına bir örnektir.
1457 senesinde yine Edirne’de, Fâtih’in şehzadeleri Mustafa ve Bayezid’in sünnet olmaları (Sûr-ı Hıtan/Sünnet düğünü) münasebetiyle Edirne Sarayı’nın bahçesinde günlerce süren büyük şenlikler gerçekleştirildi. Bu şenlik ve eğlencelere dönemin ileri gelen devlet adamları, komutanlar, âlimler/bilginler, sanatçılar ve edebiyatçılar katıldılar.
Fâtih’in Edirne’deki yıllarından geriye şüphesiz birçok önemli eser kalmıştır. Bu eserler arasında en önemlisi, babası Sultan II. Murat tarafından inşasına başlanan ve Tunca Nehri üstünde bir adada yer alan “Saray-ı Cedid-i Âmire”, yani Yeni Saray’dır. II. Mehmet’in Edirne günlerini geçirdiği başlıca mekân olan bu saray, yine O’nun zamanında, 1450 senesinde tamamlanmış ve Sultan tarafından “Sarayiçi” diye adlandırılmıştır. Bu saray daha sonra İstanbul’da inşa ettireceği saray için bir prototip olarak inşa edilmiştir. Saray; Adalet Kulesi, Matbah-ı Âmire, Bâbü’s-Saâde, Kum Kasrı, Cihannümâ Kasrı (Kasr-ı Pâdişâhî), Arz Odası ve Kasr-ı Pâdişâhî Hamamı gibi ana birimlerden oluşmaktaydı. Şüphesiz sarayın en önemli kısmı ve merkezi Cihannümâ kasrıydı. Taht-ı Hümâyûn dâiresi, Has Odalar ve Kütüphâne-i Hümâyûn gibi padişahın günlerini geçirdiği en önemli yapılar burada bulunmaktaydı.
Sarayiçi’ne ulaşımı sağlayan ve “Bönce Köprüsü” diye de anılan Fâtih Köprüsü, sarayın önemli birimlerinden kabul edilmekte ve Fâtih’in Edirne günlerini hatırlatan bir eser olarak varlığını devam ettirmektedir. 1452 senesinde Tunca üzerinde inşa edilen bu köprü üç gözlü ve 34 metre uzunluğundadır.
Fâtih’in Edirne’de inşa ettirdiği ve “Kilise Camii” olarak adlandırılan cami ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır. Fâtih’in inşa ettirdiği Peykler Medresesi ile yine Fâtih’in eşi Sitti Şah Sultan adına inşa ettirilen cami günümüze ulaşmıştır.
Dr. Fâtih KÖSE
Namık Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi
Bir yanıt bırakın