Araştırmacı Tarihçi Cengiz Bulut’un siz okuyucularımız için hazırladığı Edirne’nin yakın tarihi hakkındaki yazısını heyecanla okuyacaksınız. İşte Cengiz Bulut’un “Edirne’deki Yıkıcılar Mesleği ve Enkaz Ticareti” başlıklı yazısı…
Edirne yüzlerce yıl boyunca ilmin, sanatın, edebiyatın, eşi benzeri olmayan mimarî yapıların inşa edildiği bir merkez olmuştur. Ama zaman içerisinde, savaşlar ve yaşadığı işgaller, depremler, yangınlar, vakıf sisteminin çökmesi sonucunda harap olan bu muhteşem yapılar artık kolayca onarılamıyor, harabe haline dönüşen tarihi yapılar gittikçe artıyor, şehir birçok eserini kaybediyordu. Edirne yıllar önce fikir ve ilim merkezi olmaktan çıkmış, yeni bir meslek olan ”yıkıcılar”ın ”enkaz ticareti” yaptığı bir şehir olmuştur.
Yaptığımız araştırmalarda Edirne’deki bir çok tarihî yapının yıllarca Hükümet ve Belediye kararları ile satıldığı veya arsa sahibi olmak için tarihî yapıların enkazını yıkıcılara ihale ettiğini okuruz. Bu tarihî yapıların ortadan kaldırılması 1926 yılında başlamış 1970’li yıllara kadar artarak devam etmiştir (R.M.Meriç, Şehrin Hüznü, ). Dönemin yerel gazetelerde Edirne Belediyesi, Milli Emlak Müdürlüğü ve Evkaf Dairesi’nin (Vakıflar Bölge Müdürlüğü); tarihî bir konağı, dükkanı, hasar görmüş bir camiyi ve/ya arsayı satışa çıkardığını okuruz.
Evkaf Müdürlüğü (Vakıflar Genel Müdürlüğü) ve Milli Emlâk Müdürlüğü’nün, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eski eser niteliği taşıyan çok sayıda vakıf eserini “onarılamayacak derecede haraptır” diyerek ya kendisini, ya da arsasını şahıslara sattığı bilinmektedir.
Edirne Milli Emlak Müdürlüğünden satılık hane Milli Emlak Müdürlüğü’nden satılık değirmen, hane
ve dükkan. Edirne Postası 15.11.1929 ve dükkan Edirne Postası 25 11 1929
Edirne Milli Emlâk İdaresinden satılık taşınmazlar. İbrahim Paşa Camii minaresi satış ilanı.
Edirne Postası 07 08 1930
Geçmiş yıllarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından Edirne’de şahıslara veya enkaz ticareti yapan yıkıcılara satılan tarihi eserlerimizin çokluğu ürkütücüdür ve meselenin büyüklüğünü ortaya koymaktadır
Satılan Cami: 37, Enkazı Satılan Cami: 6, Avlu Duvarının Taşları Satılan Cami: 3, Minaresi Satılan Cami: 1, Pencere Çerçeveleri Satılan Cami: 1, Arsası Satılan Cami: 21, Satılan Mescitler: 15, Enkazı Satılan Mescit: 2, Avlu Duvar Taşları Satılan Mescit: 1, Arsası Satılan Mescit: 7, Satılan Tekke : 11, Enkazı Satılan Tekke: 1, Arsası Satılan Tekke: 1, Satılan Türbe: 1, Satılan Su Haznesi: 1, Yok Edilen Cami: 3,Yok Edilen Mescit: 2, Yok Edilen Türbe: 4, Yok Edilen Mektep: 1, Yok Edilen Mezarlık: 56 (Halit Çal, Türkiye’de Cumhuriyet Devri Taşınmaz Eski Eser Tahribatı ve Sebepleri,)
Edirne’de bir çok tarihî yapı bilhassa Rus, Bulgar ve Yunan işgâl yıllarında zarar görmüş, Lozan Anlaşması’ndan sonra Yunanistan ile yapılan mübadele sonucu Edirne’den giden Rumların evlerine Türk mübadiller yerleştirilmiştir. Savaş yorgunu olan halk fakirlikten tarihi yapıların bakımını yapamadığı için Edirne’de çok kârlı bir meslek ortaya çıkmıştır; “Yıkıcılar mesleği ve enkaz ticareti.” 1926-1928 yılları arasında Edirne’de adetleri on beşe varan yıkıcılar ve enkaz deposu sahipleri özel şahıslara ait en az dört bin evi yıktırıp satmış, bu evlerin birçoğu harabe halinde olmasa da çürük kısımları ile otuz beş bin nüfuslu Edirne’nin uzun zaman odun ihtiyacını karşılamış daha sonra, kerestesi, camı çerçevesi, kiremidi, taşı civar köy ve kasabalara kadar ve hatta hudutlardan da taşarak Yunanistan’a kadar satılmıştır. Hele demiryolu üzerinde ve hududa pek yakın ve bizim Karaağaç’ımıza karşılık yapılmakta olan Yunan Karaağaç (Orestia)’ın inşaasına malzeme oluşu bu acıklı hadisenin en keder verici noktasıdır (Edirne Milli Gazete, 12 Mart 1928, Nu.: 47 s. 1).
Edirne’deki tarihi yapıların korunamamasının ve yıkıcıların elinde enkaz ticaretine malzeme olmasının türlü sebepleri vardır; İşgaller, Vakıf sisteminin çökmesi, depremler, yangınlar şehre büyük zarar vermiştir. Hükümetin ve Belediyenin emlâk ve diğer vergileri arttırması, babadan kalan bir evi kat karşılığı müteahhide vermek fakir insanlara cazip geliyordu. Eski eser tahribatında temel unsur eğitimdir, eğitim seviyesinin genel olarak düşüklüğü diğer faktörlerin işleyişine hız kazandırmıştır.
Eski eserleri koruma kanununa 31.1.1915 tarihinde bir madde eklenerek eserlerin arsalarının Belediyelere veya mahalli idarelere bırakılması hükmü de bu yıkımlar için en geçerli sebepleri teşkil etmiştir (Edirne Milli Gazete, 12 Mart 1928, Nu.: 47 s. 1). Kurumlar abartılı ve eksik raporlarla Edirne’deki Camileri, konakları, medreseleri, tekkeleri enkaz ticareti yapan yıkıcılara satmış, bu tarihi yapılarda yıkıcılar tarafından arsaları için, kubbelerindeki kurşunları, çatısındaki kiremitleri, kapı çerçevesi ve taşları ayrı ayrı satılarak yok edilmiştir.
Selimiye Camii ana giriş kapısı karşısında günümüzde otoparkın olduğu yerdeki tarihi yapıların enkaz ticareti yapanlar tarafından özenle yıkılması.
1940 yılına gelindiğinde tarihi eserlerin hızla yok edilmesi tepki ile karşılanmış, şikayetlere konu olmuştur. Bunun üzerine 12 Mart 1940 tarihli Başbakanlık genelgesiyle İmar Yapı ve Yollar Kanunu’na dayanarak belediyelerin vakıf eserlerinin arsalarını parasız istimlak ettikleri (Halit Çal, Türkiye’de Cumhuriyet Devri Taşınmaz Eski Eser Tahribatı ve Sebepleri,) bazı belediyelerce de arsasını istimlâk etmek için önce üzerindeki sağlam binayı haraptır diye yıktıkları veya yıktırmak için girişimlerde bulunduğunun görüldüğü, bu gibi emrivakilere meydan verilmemesi bildirilir ama bu genelge de tarihi yapıların günümüze ulaşmasını sağlayamaz.
Kaleiçi dört yol ağzında bulunan bu muhteşem 1953 Edirne depreminde bir çok tarihi eser hasar görmüştür, tarihi saat kulesi de su terazisi, Belediyece yol açmak için yıktırılmıştır. bunlardan biridir, Dönemin Belediye Başkanlığının kararı ile onarılmak yerine dinamitle havaya uçurularak yıktırılmıştır.
Talatpaşa Asfaltının yapımı sırasında Eski Camii önünde bulunan Bakkalcıbaşı’lara ait Edirne’de yıktırılan bir çok konak harika süslemelere sahipti.(Edirne Müzesi Arşivi) bu muhteşem yapı da yıkılmıştır.(Edirne Müzesi Arşivi)
1940 yılında Edirne Belediyesi’nin şehri bu harab görüntüden kurtarmak için bazı önlemler alma yoluna gittiğini görürüz. mülkiyetinde yıkık dökük evi-konağı – dükkanı olan kişilere Belediye imar müdürlüğünce bir yazı gönderilir. ”Mülkiyetinizdeki hasarlı binayı beş gün içersinde onarın ya da yıkın, aksi durumda Belediyece yıktırılacaktır” denir. Bu tebligatın tek amacı vardır aslında, mülkiyetinizdeki binayı bir an önce yıkın, çünkü o günkü şartlarda ve dahi bu günkü şartlarda beş günde harap bir yapıyı onarmak mümkün değildir, Edirne Belediyesi’nin bu tebligatından sonra Edirne’de geçmişten süregelen tarihi yıkıma devam edildi ve yıkıcılar enkaz ticaretinden büyük kazançlar elde etmeye devam ettiler.
Edirne’de son yıllarda Valilik ve İl Özel İdaresi ile Vakıflar Bölge Müdürlüğü uhdesinde olan bir çok tarihi eser onarılmış ve Edirne’mizin kültür hayatına kazandırılmıştır ama özel mülkiyette bulunan tarihi yapılarınkaderi günümüzde de aynen devam etmekte, bu tarihi yapılar halen yıkıntılık halde durmaktadır. Her kış ya faili meçhûl bir yangınla, ya kendi kendine yıkılarak, ya da aşağıdaki gazete haberine yansıdığı gibi yıkılmaktadır.
Bir yanıt bırakın