YUNANİSTAN DEVLETİ BİZİ KABUL ETMİYOR

İBRAHİM ŞERİF
Gümülcine Müftüsü

Gümülcine Müftüsü İbrahim ŞERİF,
“Yunanistan Devleti bizi tanımadığı için
yetkilerimizi kullandırtmıyor. Yani bizi kabul etmiyor.”

 

Batı Trakya’da baskıların, haksızlıkların ve ayrımların en üst aşamaya ulaştığı 1980’li yıllarda, İbrahim Şerif azınlığın hak arama mücadelesinde daima ön saflarda yer almıştı. 1990 yılında Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı tarafından yüzde 90 oy alarak müftü seçildi. 27 yıldır müftülük görevini yürüten İbrahim Şerif ile siz okuyucularımız için küçük bir söyleşi yaptık. Seçilmiş Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif ile yaptığımız söyleyişi keyifle okuyacağınız düşünüyoruz.

-İbrahim Şerif kimdir? Öncelikle sizi biraz tanıyabilirmiyiz?

1951 yılında Gümülcine Komotini’ye bağlı Hasköy’de orta halli bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokulu Hasköy’de bitirip orta ve lise tahsilimi Konya İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım
Askerlik görevini tamamladıktan sonra 1974 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne başladım ve aynı zamanda lise fark derslerini dışardan vererek İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydımı da yaptırmıştım. 1978 yılında Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun olunca hukuk fakültesini son sınıfta bırakıp Batı Trakya’ya döndüm.
Batı Trakya’da Gümülcine müftülüğüne bağlı olarak vaiz olarak çalıştım. Bu arada birde Hakka Davet mecmuasını çıkarmaya başladık, onun sahipliliğini yaptım Gümülcine müftülüğüne bağlı olarak uzun yıllar Hakka Davet mecmuasını çıkardık.

-Yaptığınız mücadele bugün Yunan Hukuk Fa-külteleri’nde İbrahim ŞERİF davası olarak öğrencilere okutulduğunu biliyoruz. Zorlu mücadelenizden biraz bahsedermisiniz?

1985 yılında müftümüz vefat etti. Yaşanan bu üzücü gelişme Batı Trakya’da dini yaşamda yaşayanların istemediği gelişmeler yaşanmaya başladı. Batı Trakya’da dini hayat sekteye uğrama durumu yaşandı. Batı Trakya da yaşayan Türk Müslüman azınlıkları, devletin bir müftü tayinine topyekûn mücadele etme, yada anlaşmalardan doğan seçme hakkını elde etmesi için mücadeleye başladı. Bu mücadeleye bizde katıldık. Bu mücadelelerin sonunda 1990 yılında biz kendi imkanlarımızla müftü seçimine gittik. Önce ilahiyatçılar arasında gizli oyla seçim yaptık ve 3 aday belirledik. Bu adaylardan bir de bendim. Bunu halkımıza taktim ettik. Gümülcine Rodop Vilayeti halkı camilerde yaptığı oylama seçiminde, bu makama beni layık gördüler. İşte bundan sonrada bizim mücadelemiz müftülük konusunda başladı.
Uzun yıllar süren hukuk mücadelemizde beni mahkum eden kararı Avrupa İnsan Hakları mahkemesine taşıdım. 1999 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını vererek, beni haklı bularak Yunanistan’ı 10 bin dolar para ödemesini önerdi. Yunanistan bu parayı ödedi. İşte bu andan itibaren Yunanistan’da seçilmiş ve atanmış olarak iki müftü oldu. Biz 27 yıldır bu görevi üstlendik ve hala görevimizin başındayız.

-Faaliyetleriniz hakkında bilgi verirmisiniz?

Yunanistan Devleti bizi tanımadığı için yetkileri-mizi kullandırtmıyor. Yani bizi kabul etmiyor.
Bu yetkiler hakkında biraz bilgi verirmisiniz?

Müftülüğün bugün yaptığı işler var. Mesela evlen-me gibi nikah yapma gibi. Nikah yaptığımız zaman bizim yaptığımız nikahları devlet kabul etmiyor. Aslında müftü-lerin çok yetkileri var fakat devlet bunları zaman içinde peyder pey lozandan beri gevşetmiş veya müftülerin elin-den almıştır. Bugün müftülerin elinde sadece evlenme ve müftülükte evlenenlerin boşanma yetkisini bırakmıştır. Yanı müftülükte evlendiği taktirde bir kişi nikâh kıydırdığı taktirde boşanmak gerektiği zaman tekrar müftülükte boşa-na biliyor. Yunanistan’da devlet bizi tanımadığı için evle-nen çiftler belediyelerde evleniyor. Bizi halk seçti, dolayıs-ıyla halk desteği devamlı arkamızda. Batı Trakya’da dini hayata katkıda bulunmaya çalışıyorum, çeşitli yönleriyle kuran öğretmeye hutbeler okumak kısaca günlük ihtiyaç-larını insanlarımızın karşılaması yönünde uğraşıyorum.
-Peki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı karar sizin haklarınızı kullanmanızda önünüzü açmadı mı?
Sıkıntımız her zaman mevcut. Yunanistan hükü-meti ile yaptığım yasal mücadeleyi anlatmıştım. Bu yasal mücadele sonucu bizim için olumlu olsa da, hala sıkıntılar yaşıyoruz. Avrupa İnan Hakları Mahkemesinin verdiği kararın üzerinden gecen zaman ve 2017 yılının altıncı ayındayız ve ben 6 kez savcı emriyle polise davet edildim ve ifade verdim. Ayda bir defa polisi ziyaret ettiriyorlar. Bu bizi rahatsız ediyor. Bizim isteğimiz anlaşmalardan doğan ve halkın seçtiği müftünün anlaşmalar gereği devlet tarafından kabul edilmesidir. Bizim beklentimiz bu yöndedir.
-Peki Türkiye’den beklentiniz nedir?
Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan anlaşma-lar ve bu anlaşmalardan doğan haklarımız var. Bizin isteği-miz bu anlaşmalardan doğan haklarımızın bize verilmesi Tatbiki bu anlaşmalara imza atan taraftan yardım bekliyor

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*