Evlad-ı Fatihana Merhaba

Fetih; gönüllerin gönülleri yaradan yüce Mevla’ya , beldelerin adalete, merhamete açılmasıdır.
Fetih gönüllerde başlar. Gönüllerin fethini, gönülleri sevgi-şefkatle dolu, yaratılanı yaratandan dolayı seven, gül alan, gül satan, gülden terazi tutan, gül yetiştiren ,gittikleri yeri gül bahçesine dönüştüren gönül sultanları gerçekleştirir.
Onların gönülleri açıktır. Gönülleri açık olmayan kapalı gönülleri nasıl açabilir? Onların sofraları açıktır. Lokmalarını gariplerle, düşkünlerle paylaşırlar. Onların kapıları açıktır. Sığınağı olmayanlara sığınak olurlar.
Önce Anadolu, sonra Rumeli topraklarını bizim değerlerimize açan öncü fatihler, gönül fatihleridir.
Rumeli gönül fatihlerinin öncüsü, piri Sarı Saltuk’tur. Osmanlı Devletinin kuruluşundan yaklaşık kırk yıl önce Rumeli’ye geçmiş, şimdi Bulgaristan sınırları içinde yer alan Dobruca’yı mekan tutmuş , Romanya Babadağında zaviye kurmuştur.
Ve diğer alperenler ; açtıkları aşhaneler, tekke ve zaviyelerle, güzel ahlaklarıyla Rumeli’de yıldız gibi parlamışlar, zulümle dolu Rumeliye umut olmuşlardır.
Gönül fatihleri hizmetlerinin karşılığını hizmet ettiklerinden beklemezler. Hasbidirler .
Gönül fatihleri takdir, alkış, protokol beklemezler. Cenâb-ı Allah’ın rızasını beklerler. Böyle güzel insanlarla karşılaşan Rumeli halkları da gönüllerini, bu güzel insanların değerlerine açtı.
Gönüller kazanılırsa, beldelerin kazanılması da kolaylaşır.
Türkler, Rumeli’ye askeri olarak Orhan Gazi zamanında, Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa komutasında ayak bastılar. Süleyman Paşa attan düşüp vefat edince, Orhan Gazi’den sonra beyliğe geçen 1. Murat Rumeli’de faaliyetlerine hızla devam etti. Dimetoka ve çevresini, Filibe, Sofya, Edirne, Yanbolu, Serez, Selanik, Manastır, Niş, Kosova ve birçok merkezi, beldeyi feth etti. Ve resmen Manisa bölgesinden ilk Türk kafilesini Selanik bölgesine yerleştirdi.
1.Murat Hüdavendigar Osmanlı padişahlarının en büyüklerindendir. Rumeli fatihidir. Kosova’da şehit düşmüştür.
Sarı Saltuk’la ve 1. Murat’la başlayan Rumeli’yi vatan toprağı kılma faaliyetleri peyderpey Anadolu’dan getirilen insanlarımızla devam etti. Gelenler Rumeli ahalisi ile kaynaştı, akraba oldu, komşu oldu, dindaş oldu, kız aldı, kız verdi. Ve evladı fatihan dediğimiz nesiller boy saldı.
Rumeli toprakları tekin yerler değildir. Onlarca ırk, onlarca dil, onlarca mezhep. Küçük bir köyde üç değişik din, üç değişik mabet , üç değişik dilde konuşan insanlar.
Rumeli en huzurlu dönemini Osmanlı’nın adil yönetiminde yaşadı. Bugün hala, bütün olumsuz propagandaya rağmen sağduyulu Sırplar, sağduyulu Rumlar, sağduyulu Bulgarlar Osmanlı dönemini devlet dönemi olarak isimlendirir.
Belgrad Kale Meydanda görüştüğümüz yaşlı bir Sırp vatandaştan, Selanik Edessada iki yaşlı Rumdan bizzat duyduğum için şahidim. Osmanlı huzur döneminden sonra Rumeli toprakları huzur bulamadı. Hala bulmuş değil.
Kabul etmek gerekir bu toprakların en mağdur insanları evladı fatihandır. Büyük dedeleri muhacir olan bu insanlar, muhacir torunları; kendileri de muhacir oldular.
Gönüllerini , akrabalarını Meriç’in öbür tarafında bırakarak muhacir oldular. Öbür tarafta kalanlar onlar Evlad-ı Fatihanın yetim çocukları. Ancak aramızda her ne kadar sınırlar olsa da gönüller sınır engel tanımıyor. G önüllerimiz , umutlarımız, hüzün ve mutluluklarımız beraber olmaya devam ediyor.
Edirne; Türk-İslam medeniyetinin en seçkin şehirlerindendir. Rumeli kültür havzasının doğal başkentidir. Başkentlerin derdi büyük olur. Sorumlulukları ağırdır. Dertlerin çözüldüğü yerdir. Ama başkentli olmak şereftir, nasip işidir. Bizler bu görev bilinci ile Edirne olarak küçük imkanlarımızla, ama bütün samimiyetimizle, Meriç’in beri ve öbür tarafında bulunan bütün Evlad-ı fatihana selamün aleyküm , merhaba diyoruz . Evladı-ı fatihanın derdi derdimiz mutlulukları mutluluğumuzdur.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*